Müsellem Amca öldü,yani ölmüş...Ben duyduğumda cenazesi bile kaldırılmıştı..Son bir yılı çocuklarının vefasızlığı,bıkmışlığı ile ;son altı haftası ise yoğun bakımda sabırlı bir bekleyişle geçtikten sonra, 18 Şubat'ta öğle vakti son nefesini vermiş.Hayattayken istediği gibi köyde,annesinin,ilk karısının yanına defnedilmiş.Sonunda hayattaki yakınlarının elinden kurtulduğu için sevindim ama benim için tanıdığım kapılardan birinin daha kapanması anlamına geldiği için üzüldüm.En çok da son üç ayında ona çektirilen,reva görülen muameleye üzüldüm.Dün yerel gazetede, ilçemizde vefat edenler bölümünde onun adı da yazıyordu:"Tatlıkuyu Köyü'den Müsellem Nefes vefat etmiştir.
"Işıklar içinde yat Müsellem Amca.Burada sabırla ölümü bekledin,sana ölümü arattılar.
Sonsuz hayatında,sevdiklerinle birlikte yüzün hep gülüyor,buradayken görmeyen gözlerin her güzelliği görüyor,buradayken duymayan kulakların her güzel sesi duyuyor,ağzındaki protezin işe yaramaz hale geldiği ve yenisi de yapılmadığı için yarı aç,istediğini yiyemeden geçen buradaki günlerine inat, özlediğin her şeyin tadına bakabiliyorsundur inşallah !
Annemle babama da selam söyle..Yeniden görüşünceye kadar,bizi oradan gözetin,olur mu?
İhtiyarlar Balladı
''onlara ün mü gelir bazı ses mi duyarlar
yumuşak bir kedere ufalır bakışları
idam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
yorgun öksürükleri oturup kalkışları
yaşayıp durmaktan gizlice utanırlar
her gece artık gitmek vaktidir sanırlar
geçmiş günlerinden bir destek aranırlar
uysal bir gülümseme tek sızlanışları
idam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
ölüme koşullanmış bütün davranışları
yolculuk sabaha mı yoksa akşam üstü mü
aylardan bu ay mı günlerden acaba ne gün
yılan gibi çöreklenmiş bu boğuk kördüğümü
çözebilirsen çöz çözememekten üzgün
kaç kere hesabını çıkarırlar bir ömrün
şu yağmurlu güz dünyadaki son güzü mü
bir daha yiyecek mi yediği şu üzümü
ya uykuda giderse söylemeden son sözünü
ölmek var mı farkına varmadan öldüğünü
yılan gibi çöreklenmiş bu soğuk kördüğümü
çözmeye uğraşırlar çözememekten üzgün
bakılan her resim bütün bir ömrü saklar
ellerini kaldırsalar yıllar dökülüşür
birazdan yalıda sanki buluşacaklar
bir yerde saat çalsa o sevgili görünür
umut heykeli midir ay ışığı örtünür
bir pencere açılsa unutulmuş şarkılar
çocuk bahçelerinden nasıl yankılanırlar
kalkan her vapurda giden bir yolcu var
gönderilen her mektup onları götürür
idam mahkumlarıdır aslında ihtiyarlar
sabahtan akşama her gün kaç kere ölür..''
Attila İlhan
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder