13 Mayıs 2015 Çarşamba

Ah Azime Hanım !

Geçen hafta cuma akşam üzeri mezarlığa gitmek için evden çıktığımda tekrar karşılaştık.
Sırtında kocaman bir çuval,yine çöp varillerinin yanındaydı.
Gözgöze geldik,selam verdim,hatırını sordum.
Aslında kaç gündür de tekrar karşılaşsak da evini öğrensem,diye geçiriyordum içimden..
Doğrusu bu tesadüfe sevindim.
Eve gidiyormuş,"Ben gelene kadar çöpte bir şey kalmıyor zaten!"dedi.
Yürüdük.Bir yandan da ben sordum,o söyledi.
Yeni Mahallede,arka sokaklarda küçücük bir avluya dikilmiş iki katlı,eskilikten dökülen bir evi dört kiracı paylaşıyorlarmış.Ayda yüz yirmi beş lira kira ödüyormuş.Sadece yaşlılık aylığı aldığını,geçen sene geldiği bu memlekette,kışın belediyenin dağıttığı on iki torba kömür yetmeyince,çöp varillerinin yanına dökülen küllerden kömür parçaları toplayarak kışı çıkardığını,zaten bu plastik toplama işi olmasa yaşayamayacağını,hayattaki tek oğlunun karısının kendisini istemediği için  onlarla birlikte yaşayamadığını..geçen seferki konuşmamızda söylemişti..
Ankara'da yaşayan oğlu,buraya yeni yapılan hastanenin camlarını takma işi nedeniyle şimdi karısı ve çocuklarıyla birlikte onda misafirmiş."Torunlarımın hatırına bir şey diyemiyorum,zaten çok durmayacaklar."dedi.
Eve vardık.
Hakikaten de ben bulamazmışım ya da çok aramam gerekirmiş!
Arka sokaklardan birinde hiç dikkat çekmeyecek kadar eski bir kapının arkasından görünen harap bir ev..ama pencerelerden görünen çiçek saksıları o evde bir insan kalbinin attığını göstermeye yetiyor..
Dar bir avluyu geçince deminden beri zor taşıdığı çuvalı diğer yığının yanına bırakıp beni eve buyur etti.
Üst katta oturuyormuş,merdivenleri çıktık.Küçük ve dağınık bir aralıktan geçerek üç küçük odadan oluşan eve girmiş olduk.
Ortadaki odanın sağındaki odada yaşıyormuş.Geçen sene geldiğinde,durumunu anlattığı mahalle muhtarı,Yardımsevenler Derneği aracılığıyla,evine yeni bir kanepe yollatmış."Böylece yerde yatmaktan kurtulduk."dedi.
Diğer odayı kiler olarak kullanıyormuş.Televizyonu da bir hayırsever vermiş.Buzdolabını ikinci el olarak yüz altmış liraya kendi almış.Şimdi bir de çamaşır makinesi almış,taksit ödüyormuş."Bugünümüze çok şükür,yavrum!Allah bugünümüzü aratmasın!"
Gelini,biri an beş yaşında bir delikanlı,diğeri altı yaşında sevimli bir kız torunları odada oturuyorlardı.
Geliniyle selamlaştık.Torunlar, o yaşlardaki çocukların çoğu gibi,eve gelen misafirlere ifadesiz bir yüzle bakmakla yetinenlerden..
Azime Hanım,on sekiz yıl çeşitli kurumlarda çalışmış;ancak sigortası düzenli yatırılmadığı ve kendisi de bunu takip edebilecek vaziyette olmadığı için, sigorta kayıtlarında sadece 384 gün çalışmış görünmesine ve 'sigortadan emekli' olabilmek için kendisinin yatırması gereken paranın çokluğuna üzülüyor.Ne kadar bir para olduğunu soramadım..
Ben evi öğrendiğimi,daha sonra yine geleceğimi söyleyip kalktım.
Dışarıda kediler gördüm.Onlara da baktığını,birinin yavrularıyla kömürlükte barındığını,diğerinin ise kız torunu çok sevdiği için evde bakıldığını anlattı.Zaten o kedi kömürlüğün damından doğru eve atladı.O arada Azime Hanım da izahat veriyordu:"Geçen sene o kedi doğum yapamadı,ben de veterinere götürüp yalvardım.İçinde ölen yavrusu alındı,kısırlaştırıldı.Ötekine akciğer filan alıyorum ama bu onları yiyemediği için ona hazır mama alıyorum!"
Nasıl yani?!
"İyi de onlar  çok pahalı,Azime Hanım,nasıl para yetiştiriyorsun?"dedim
"Kilosu beş liraya satan bir yer buldum,beş kilo alınca bir ay yetiyor."dedi.
Böyle bir kadına ne dersiniz?
Kapının önüne geldik,beni yanaklarımdan öperek ve sarılarak uğurladı.
Ah Azime Hanım!

Okulumun adı iade edilsin.Yaşasın Polatlı Lisesi!(İade edilene dek geçen 50 gün)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder