16 Ekim 2018 Salı

Gap'ı "Gaptık"-2

Adıyaman

Sabah Kahramanmaraş'tan sonra istikametimiz Adıyaman oldu,,
Öğleyin ulaştığımız kentte hemen, akşam geceleyeceğimiz otele götürüldük..
Odalara yerleştirilmek maksadıyla..
Ancak teknik bir iletişimsizlik neticesi ,odalarımız henüz hazır değildi..
Bir saat bekledikten sonra otel hazır olabildi....
Odalara yerleşme,elimizi yüzümüzü yıkayıp kendimizi tazelemeden sonra tekrar yola koyulduk..
Öğle vakti olunca nereye olabilir?
Şehir içinde tur firmasının her daim gittiği ve tur müşterilerini götürdüğü lokantaya..
Sabah sıkı bir kahvaltı etseler
de, can sıkıntısından acıkmış olsalar gerek,bütün kafile lokanta kapısından içeri doluştu..
Rehberlerimiz herkesi lokantaya yerleştirirken,ben de yemek yemeyeceğim için, buluşma saatini  ve yakında ziyaret edebileceğim yerleri sordum..
Hemen arka sokakta Adıyaman Müzesi varmış..
Yaşasın..
Bir saat içinde ne gezebilirsem kardır..


Müze görevlileri,"Şeref verdiniz,buyurunuz !"diyerek karşıladılar..
Küçük ama dolu dolu müzeyi şeref duyarak gezdim  ben de, hızlıca..

Ünlü Nemrut Dağı,şehrin sınırları içinde
kaldığı için turizm potansiyeli yüksek bir kent Adıyaman..
Dolayısıyla müzede de ağırlıklı olarak Nemrut Dağı ile ilgili materyaller sıralanmış..
Bir de Roma dönemi ile ilgili buluntular..
Daha eski döneme ait buluntular,yontulmuş taşlar örneğin..                                
Heykel başları,kap kacak,antik paralar..
İlginç olan bir şey de definecileri ve halkı uyarmak için camlı bölmelerde sergilenen gerçek ve sahte tarihi paralar,mühürler,heykelciklerdi..
İnsanda gülme hissi uyandırdığını söylemeliyim..
Müzenin bir bölümü de Adıyaman yöresi kilim,halılarına ayrılmıştı..
Parlak renkleri ve ilginç motifleriyle duvarlarda sergileniyordu güzelim el emeği ürünler..
Bir başka camlı bölmede yörede kullanılan ev eşyaları,giysiler,takılar..
Antik çağdaki takılarla,yüz yıl önceki takılardaki işçilik,ustalık,incelik olağanüstüydü doğrusu..
Hayranlıkla seyrettim hepsini..
Tasarımcılarımızın da aynı şekilde gelip izlemelerini dileyerek..
Dikkatimi çeken bir şey de müze girişindeki bir üçlü heykeldi..
Yöre insanları oldukları belli de,kimler?..
Sordum..
Genç görevliler bilmiyorlar yazık ki..
İçeriden  orta yaşlı
bir bey gelerek açıkladı..
Sol baştaki iyi giyimli olanı Mahmut Parlak imiş..
Ortadaki Deli Kado olarak anılırmış..

Sağdaki Gazi Hafız imiş,Ulu Cami'nin imamı imiş vaktiyle..
Bu üçü hiç ayrılmazlarmış,1970'lerin Adıyaman'ında..
Varlıklı biri olan Mahmut Parlak diğer ikisini korur,gözetirmiş..
Onların anısına bu heykel grubu yaptırılıp buraya konmuş..
Ya da kimbilir daha önceleri neredeydi de,şimdi burası münasip bulundu..
Toplumsal hafızamız o derece zayıf ki,10 yıl öncesi bize tarih öncesi gibi geliyor,hemen unutuyoruz..
İşin kötüsü ilgilenmiyoruz da..
Ya da bazen işin iyisi demeli..

                                                     
Ama unutmadıklarımız da var..
Örneğin Süryani nazarlığı adıyla satılan bir ürün var..
Bütün Midyat'ta ve Mardin'de satılıyor..
Müzedeki iki materyalden esinlenildiği hissine kapıldım..
Birisi bir tanrıça sanırım..
Diğeri de mavi bir taştan yapılmış..
O mavi taştan,o tanrıçanın başı şeklinde bir form üretmişler,nazarlık adıyla..
Doğrusu iyi de etmişler..
Gençler kapış kapış alıyor;kulaklarına,boyunlarına takıyor bu nazarlıkları.
Yöre insanına da kazanç oluyor..
Ben de aldım,Elif için,Midyat'tan..
Ama kaynak bu topraklar..
Ne güzel..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder