9 Mart 2021 Salı
Kitap Oburunun Masasından-1
Önce Esra Türkekul'un 'Kapalıçarşı Cinayeti'ni bitirdim..
Hafta sonu için eve götürdüğüm kitapları bitirince, evde olan ve daha önce okuduğum bu kitabı tekrar elime aldım..
Zaten çabucak bitti,part time rehber ve tercüman Berna'nın istemeden karıştığı ve çözümünde de büyük katkı sağladığı cinayetin romanı..
Cinayet romanı olmasına rağmen; kendisiyle hiç barışık olamayan,annesiyle sürekli takışan,üstelik ağzı biraz bozuk olan Berna'nın ağzından anlatılan romanı kıkırdayarak okurken birkaç keyifli saat geçirmiş de oluyor insan..
Daha ne olsun !..
Yazarın ikinci kitabı Cadıbostanı Cinayeti'ni heniü alamadık..
Umarım onu da alıp okumak kısmet olur..
Asıl mümkün olamayacak ise Esra Türkekul'un artık hiç yazamayacak olması..
Acı kader,ne diyelim..
Sonra yeni aldığımız kitapların okunmasına geldi sıra..
İlkin Doğan Yarıcı'nın 'Terk Edilmiş Sofralar-1 Hodan' adlı romanını elime aldım..
Üçleme olarak tasarladığı romanının ilkini ....
Hodan( yani Hasan) adını bilmediğimiz uzak bir dağ köyündendir..
Yazar adını vermediği bu köyden çok köyün insanlarını, en çok da Hasan'ın annesini,babasını,halasını,eniştesini anlatarak başlıyor romana..
Askerdeki babasına bir mektup yazarak annesine iftiralar atan halası yüzünden babasının eve boş kağıt göndererek annesini boşaması üzerine annesi evi terk etmek zorunda kalıyor..
Terhis olup eve gelen baba da oğlunu evden uzaklaştırıyor..
Önce bir değirmencinin yanına veriyor..
O ölünce de bir çiftçinin..
İlk çalıştığı yerde çocuk yaşta olmasına rağmen yemek yapmayı,ekmek pişirmeyi,hamur açmayı öğrenip bunda ustalaşıyor..
Bu hüneri yıllar sonra onun çok işine yarayacaktır..
İkinci yerinde ise hiç bilmediği aile şefkatini buluyor..
Aradan geçen zamanda büyüyor..
Askere gidiyor..
İstanbul'daki askerliği sırasında 6-7 Eylül olayları meydana geliyor..
O ve birkaç askerle başlarındaki komutanları iki gün boyunca olayların tam merkezinde kalıyorlar..
Hasan bu sırada yaşanan felaketin boyutlarını görüp dehşet içinde kalıyor..
Ancak onların bunun üzerine konuşmaları söz konusu değildir..
Aldıkları emri yerine getirmekten başka bir şey yapmazlar..
Bu olaylar bittikten sonra askerliğinin geri kalan iki buçuk senesini takamlamak için Ankara'ya sevk ediliyor..
İstanbul'daki gizli görevi nedeniyle de bir komutanın 'posta'sı oluyor..
Köyündeki yaşamdan sonra kent yaşamındaki insanların ev içi hallerine paşasının evine gide gele tanık oluyor..
Bu arada ilk çocukluğundan beri görmediği annesi onu arayıp buluyor..
Ana oğul yıllar sonra yeniden yakınlaşıyorlar..
Ancak bir süre sonra annesi tatsız bir haber veriyor..
Kendisine bir demiryolu işçisi talip olmuştur,o da bunu uygun karşılamıştır..
Hasan karşı koyar,hiç değilse terhis olana kadar beklemesini ister ama bir hafta sonu evine gittiğinde annesi evi boşaltmış,yeni evlendiği adamın evine gitmiştir..
Kırılır,annesini siler gönlünden..
Terhis olunca gidecek yer bulamaz..
Babası delirip ölmüş,halası buna dayanamayıp kendini asmış,eniştesi ölmüştür..
Onu sahiplenecek tek aile o çiftçi ailesidir..
Onların arazisi de baraj altında kaldığı için İstanbul'a göçmüşlerdir..
Hasan da yine İstanbul'a bu kez yaşamak için gider..
Aileyi bulur..
Ailenin resi ölmüş,karısı iki çocuğuyla kendisini geçindirmek için çalışmaya başlamıştır..
Hasan'ı da bağrına basar..
Ona işler bulur..
Çünkü Hasan gönlündeki gibi bir iş arar ama kendisine analık yapan kadının da sözünden çıkmaz..
Sonunda gönlüne göre işi bulur..
Bir Rum olan Stavro'nun pastanesine çırak olarak girer..
Böylece ustası olduğu hamur yoğurma,yufka açma dünyasının içine dalar..
Çok mutludur ama ana bellediği kadın mutlu değildir..
O Hasan'ın bir devlet dairesinde çalışmasını,maaş garantili bir işte olmasını istemektedir..
Ankara'daki paşa da emekli olmuş,İstanbul'a yerleşmiştir..
Hasan'ın onu ziyaret etmesi için zorlar kadın;hatta birlikte giderler..
Paşa'nın sayesinde Kartal Devlet Hastanesinde vasıfsız işçi olarak başlar çalışmaya..
Tam 35 yıl bu kurumda çalışacaktır..
Anne bildiği kadın artık mutludur ama Hasan değildir..
Bir süre temizlik hizmetlisi olarak çalıştıktan sonra hastanenin mutfağından içeri girer..
Yine en sevdiği yerdedir..
Hatta o kadar ki,hastanede düzeni değiştirir,lezzetli hasta yemekleri çıkarıp hasta memnuniyetini arttırarak hastanenin seviyesini yükselttirir..
Bu sayede bütün mutfak personeli ödüllendirilir..
Bu arada evlenme çağındadır artık..
Yine ana bellediği kadın kolları sıvar ve onu görücü usulüyle göçmen bir ailenin diayetli kızı Selime (Sede) ile tanıştırır..
Birbirlerini beğenirler,evlenirler..
İki de çocukları ve uzun, çok mutlu bir hayatları olur..
Ta ki Selime o amansız hastalığa tutulana kadar..
Hodan çok güzel bir kitap..
Özellikle yazarın incelikli anlatımı,o çok özlediğimiz edebiyat tadını doya doya veriyor..
Çok beğenerek okudum..
Üçlemenin 2. ve 3.sü de yazılır ve okuruz umarım..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder