Mardin
Ama Önce Deyrülzafaran Manastırı
Gap gezisinin üçüncü gününde Mardin'deyiz..
Yol boyunca, düşündüğümüzün aksine ekili,yemyeşil tarlaların arasından geçen yolumuz bizi bu kadim şehre getirdi..
Gezi belgesellerinde defalarca ve ilgiyle izlediğim Mardin şimdi karşımızda..
Bir tepeden aşağıya doğru üst üste dizili ve hepsi de aynı taştan yapılmış eski evlerin oluşturduğu bir manzara halinde önümüzde beliriyor..
Mardin güney cepheli bir şehir..
Eski Mardin yukarıda,yeni Mardin ise aşağıda..
Ovanın eteğinde Kızıltepe..
Ufuk çizgisinde de Suriye..
Ve gözümüzün önünde göz alabildiğince uzanan Mardin Ovası..
Ya da başka bir söyleyişle Mezopotamya..
Fırat'ın suladığı bereketli topraklar..
Tepenin üstünde karpuz biçimli ve karpuz gibi boyanmış radar binası görünüyor..
Tabii şehri gezmeye hemen başlamayacağız..
Rehberlerimiz bizi önce Deyrülzafaran Manastırı'na götürüyor..
Mardin'ini panoramik olarak karşıdan görüp yola devam ettik..
Birkaç kilometre sonra da,tam olarak dört kilometre, manastıra ulaştık..
Yol üstünde tepenin başında eski kale..
Yol üstündeki köyde cami ve kilise yan yana..
Yolda rehberimizin verdiği bilgiler de sürüp gitti..
Mor Süryani dilinde aziz demekmiş..
Mor Gabriel,Aziz Cebrail demek o halde..
Süryani Patrikliği'nin merkezi Şam..
Süryani Metropolitlikleri İstanbul'da Tarlabaşı,Adıyaman,Mardin,Midyat'ta olmak üzere dört yerde mevcut..
Hıristiyanların azizlerinden Pierre-Peter-Petrus'a Hazret-i İsa,son akşam yemeğinde "Kifa" (keyfa) yani "kaya"demiştir..
Bu,halefim sensin,anlamındadır..
Aziz Paul'ü vaftiz eden Hanonyo da Süryaniler için Mor Hanonyo..
Mor Cercis,Aziz Corc..
Sonunda manastırın kapısındayız..
Karşıdan da görkemli duruyor..
Yüzyıllardır olduğu gibi her gün aralıksız misafir ağırlamaya da alışkın..
Gürültüsüzce gelenleri ağırlıyor,gürültüsüzce uğurluyor..
Kendi görkeminden,öneminden emin..
Haftanın her günü ziyarete açık..
09.00-17.00 saatleri arasında tabii..
17.00'den sonra gelenler kapıda kalabilir..
Yapımında harcına biraz safran konulduğu ifade edilirmiş..
Bundan dolayı mı bilmem,binalarda hakim renk sarı..
Güzel bir kafeteryası,bahçesi var..
Gelenler kalabalıksa,gruplar halinde manastıra alınıp,rehberler eşliğinde gezdiriliyor..
Sırasını bekleyen gruplar da çay kahve içerek sakince bekliyor..
Sıramızı beklerken biz de biraz hediyelik eşya bölümünü gezdik..
Midyat'ta gördüğümüz telkariler,Süryani nazar boncukları ve daha birçok hediyelik ürün var..
Fiyatlar da çok uygun..
Satıcılar son derece sakin,nazik,kibar insanlar..
Hemen yan tarafta yörenin ünlü badem şekeri ve diğer kuruyemişlerinin,kahve çeşitlerinin satıldığı dükkana da uğradım..
Satış elemanı olan genç hanım,yüksek okul mezunu imiş..
Daha kalıcı bir iş bulana dek burada çalışmak için başvurmuş..
Henüz birkaç gündür çalışıyormuş..
Kahve ikram etti..
Badem şekerlerini tanıttı ve tattırdı..
Sonradan Mardin'i gezince anladım(k) ki,en hesaplı satış da burada,manastırdaki dükkanda imiş..
Bu arada sıramız geldi..
Biz de manastır ziyaretine başladık..
Manastırda görevli gençler önümüze düştüler ve anlatmaya başladılar..
Ayin salonunda Hindistan'dan gönderilen boyalarla yapılan Mor Hanonyo tasviri var..
Orijinal olan tek resim de o..
Beşinci yüz yıldan kalma taş süslemeler dikkatimizi çekiyor..
İki tören koltuğu da..
Biri ceviz ağacından,diğeri ise Hindistan'dan gönderilmiş..
Yine bir kenarda tahtırevanlar..
Patrikleri taşımak için kullanılıyormuş..
Mezara taşınırken de..
Manastırın bordum katında dört bin yıllık güneş tapınağı mevcut..
Dönemin halkı güneşe taparken,birinci yüz yıldan itibaren, Hıristiyan olunca,burayı kapatmışlar..
Beşinci yüz yılda da manastır bu tapınağın üzerine inşa edilmiş..
Rahipleri,metropolitleri en güzel giysileriyle,doğuya doğru bakarak ve sandalyede oturur vaziyette gömmüşler..
Tabii düşmesinler diye de sandalyeye bağlayarak..
İnanışlarına göre Hazret-i İsa,kıyamet gününde doğudan gelecek ve herkesi yargılayacak..
Dolayısıyla onu karşılamaya hazır vaziyette beklemeliler..
Bunları dinleyerek manastırı gezdik..
Bu arada manastır içinde de bir hareketlilik dikkatimizi çekti..
Manastır dışından birçok genç,ellerinde film ekipmanları ile içeriye doldular..
Merak edip sorduk..
Kadir İnanır'ın da rol aldığı bir film sahnesinin çekimi yapılacakmış..
Tabii biz gittikten sonra..
Tarihi bir filmde figüran olma fırsatını da böylece kaçırmış olduk !..
Şöhret yolundaki ilk adımı da !..
Tekrar Mardin'e dönüş yolundayız..
Bu arada otobüsümüzün yanından hızla geçen zırhlı askeri araçlar da bölgenin bir başka görülmesi gereken yönü..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder