Mardin-II
Mardin'de,herkes de söylüyor gerçi,fotoğrafçı olmamak imkansız..
Sokaklarında dolaşırken,mekanlarını ziyaret ederken,bir yerde nefeslenmek için otururken,başınızı çevirdiğiniz her yerde fotoğrafı çekilecek bir köşe,kişi,nesne görmemeniz imkansız..
Dolayısıyla elinizden fotoğraf makinası hiç düşmüyor..
Durmadan deklanşöre basıp fotoğraf çekmek durumunda kalıyorsunuz..
Benim de kısacık zaman diliminde çekebildiklerim bunlar oldu..
Şimdi tekrar bakarken kendimi yine orada hissettiren anlar..
Eski binalarda yörenin taşları kullanıldığı için her yapıda aynı sarı renk ve taş işlemesi hakim..
Bunları bozansa şimdi o inceliğe (ve belki de imkana sahip olmayan) şimdiki sahiplerinin yaptırdığı eklemeler..
Beyaz plastik pencere kasaları gibi..
Güzelim binalara hiç uymuyor..
Ya da bu bankamatik gibi..
Ama yöresel soğuk içecek satıcıları mevcut..
Neyse ki..
Mardin'de nereye bakarsanız bakın Artuklu mimarisinin benzersiz örnekleri mutlaka gözlerinizin önünde beliriyor..
İyi ki de öyle oluyor.
Taşa yansıyan ustalığı,inceliği görüp insanın yaratıcı tarafına bir kere daha hayran oluyorsunuz..
Bu arada bazı binaların onarıldığını,tekrar hayata döndürüldüğünü de görüyorsunuz sokaklarda..
Bir de elbette bakır işleme sanatının hem uygulamasını,hem de örneklerini..
Dükkanına uğradığımız esnaf,hevesle anlatıyor desenlerin anlamlarını..
Örneğin güvercin deseni,Mardin'in ünlü taklacı güvercini..
M,tabiî ki Mardin'i..
Tabağı çepeçevre dolanan desen Mardin'in güneşini..
Yuvarlak küme desen tatlı üzümlerini..
Damgalı oluşu,ürünün ömür boyunca kullanılacağını..
Anlatıyormuş..
Bu arada güvercin desenini görünce barışla ilgisini sormaya kalktığımda da hiç beklemediğim bir tepkiyi işitiyorum..
"Biz biriz,Türk Arabız,aramızda bir ayrılık yok ki,neyin barışını yapalım !"
Sokaklar boyunca bakır işleme atölyeleri ve satış dükkanları var..
Bazı çıkmaz sokak habbaraları (sokaktaki altı tünel üstü ev kubbe)atölye haline getirilmiş,ustalar durmaksızın bakırı desenliyorlar..
Atatürk Barajı'nın istinat duvarında kullanılan volkanik taşların bir kısmı da ponza taşı olarak satışa sunulmuş..
Burada sokaklarda sık gördüğümüz bir güzellik de bol renkli ve desenli kumaşlar..
Aynısını Ankara Kalesi civarında dükkanlarda da görmeye başladık artık..
Hatta geçen sene beğendiğim bir tanesinden bir bluz diktirdim,severek giyiyorum..
Şehrin daracık sokakları ve her saptığınız sokakta karşınıza çıkan bambaşka görüntüler....
Sokak fırınlarından taşan mis gibi mahlep kokuları..
Sıcacık ve tepsiler dolusu tatlı tuzlu fırın ürünleri..
Yöreye özgü kızıl altın takılarla
dolu kuyumcu vitrinleri..
Bütün bunların yanında yine döndüğünüz her köşede başka bir yapının etkileyici taş işçiliği bezemeleri..
Dolayısıyla birkaç adım atıyor,karşılaştığınız bir şeye bakıp hayran kalıyor;sonra yine birkaç adım atıyor,bu kez başka bir şey karşısında yine hayranlık ve şaşkınlıkla kalakalıyorsunuz..
Tabiî bu arada gençlerin her zamanki hınzır bakış açılarından sokaklara yansıyanlara gülümsememek de elde değil..
Sadece daracık değil aynı zamanda çok yokuşlu, çok merdivenli,çok habbaralı sokaklarına da..
Gençlerin bile çok zorlanacağı bu sokaklarda,yaşlılar nasıl yürüyor düşünemiyoruz..
Mardin sokaklarında çok rastlanan bir şey de sabun dükkanları..
Onlarca çeşit ve renkte sabun hediyelik veya yöre halkının ev ihtiyacı için satışa sunulmuş halde..
Dükkanlardaki sabun kalıplarından oluşan dağları görünce de gülümseyip fotoğraflıyoruz elbette..
Çocuklara gelince..
Her yerde olduğu gibi,onların tek derdi kendi oyun dünyaları..
Onlar da bunu nerede bulurlarsa orada,en çok da sokaklarda kurmaktan geri kalmıyorlar..
Biz günübirlik gezginlere de bu güzelim şehrin mahlep kokan sokaklarında dolaşarak güzelliklerini görmek ve göstermek kalıyor..
Mardin'i gezmeli..
Umarız bir kere daha..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder