12 Ekim 2020 Pazartesi
Bir Türk Ailesinin Öyküsü
Halk Kütüphanesinin biyografi,anı,gezi kitapları rafında gezinmeye devam..
Son olarak otobiyografik bir roman olan Bir Türk Ailesinin Öyküsü'nü okudum..
Yazarı İrfan Orga..
Oldukça ünlü olan kitabı ve yazarı ben de öğrenmiş oldum böylece..
Varlıktan darlığa düşen,Osmanlı döneminden Türkiye Cumhuriyeti'ne uzanan çizgide yaşayan ailenin hazin öyküsü..
Yazarı olan İrfan Orga Türk Hava Kuvvetleri'nde pilottur..
Diplomatık bir görev için İngiltere'de olduğu 1942-43'te İrlanda asıllı bir hanımla tanışır..
Hanım evlidir..
Ama İrfan Orga ile birbirlerini severler..Hatta bu sevginin bir de meyvesi olur..
Oğulları Ateş..
Hanımın kocasından boşanması beş yıl sürer..
1948'de evlenebilirler ancak..
Ancak bu tek bir şeydir ancak..
Asıl büyük sorun Türk askerlerinin yabancı bir kadınla evliliklerinin yasak olmasıdır o dönemde..
Bu nedenle ya eşinden ayrılacak ya da başına geleceklere razı olacaktır..
Bu arada tutuklanacağı bilgisini alınca kararını verir.
1947'de Türkiye'yi terk eder..
1949'da gıyabında bir yargılama yapılır ve yabancı uyruklu bir kadınla yaşamaktan suçlu bulunarak o dönem için ciddi bir para cezasına çarptırılır..
45.904 lira 42 kuruş..
(2008 itibariyle 143 bin sterlin yani 343.410 lira )
Bu karara karşı,yıllar süren bir hak arama mücadelesi başlatırhem kendisi hem eşi..
Dönemin cumhurbaşkanına,başbakanına hatta o günlerde Hava Kuvvetleri komutanı olan arkadaşına (İrfan Tansel) mektiplir yazarlar..
Ancak hiçbir sonuç çıkmaz..
İngiliz vatandaşlığına geçmez..
Düzgün bir iş bulamaz..
Hatta hiç iş bulamaz..
Karısı evi geçindirir..
1970'teki ölümüne dek giderek kendi içine kapanarak ve içten kırılarak İngiltere'nin bir köşesinde yaşar..
Çanakkale şehidi Hüsnü Bey'in oğlu İrfan Orga..
Ömrünün son yirmi yılını yazarak geçirir..
Türklerin günlük hayatlarını anlatan eserlerin azlığı ve buna olan talebin fazlalığı nedeniyle yazdığı eserler çok ilgi görür..
Atatürk üzerine bir inceleme,yörükleri anlatan Kervan Yürür adlı bir kitap(epey ilgi görür),iki çocuk kitabı (Türkiye'de Bir Genç gezgin,Türkiye ve Türkler),Türk mutfağı üzerine iki kitap(Yoğurtlu Yemekler ve Türk Mutfağı),Ortadoğu Mutfağı..
(Hatta pirinçli yemekler üzerine bir kitap daha yazmak için yüzlerce tarifi toplamış ama yazmak kısmet olmamıştır)
Ayrıca kendi annesi ile babasına ithaf ettiği Anka Kuşunun Doğuşu-Modern Türkiye'nin Yükselişi..
En çok ilgi gören ise Bir Türk Ailesinin Öyküsü olur..
İngiltere dışında yunanistan,İspanya,Hollanda,İtalya,Almanya,Fransa'da da basılır..
1994'te de asıl vatanında,Türkiye'de..
Kitabın başında,1908 İstanbulunda,Sultanahmet Camisi'nin arkasında denizi gören bir evde başlayan çocukluğunu anlatıyor..
Annesi,babası,dedesi,babaannesi,zenci dadılarla,aşçılarla dolu evleri..
Çocukluğun asudeliği içinde geçen günlerini anlatan yazar (oğlunun ifadesiyle yazdıklarını,bir yayınevinde editör olan eşine vermektedir düzeltmesi için;belki de bu nedenle oryantalist bir kitap gibi geldi bana)..
Gündelik hayatın bazı ayrıntıları oryantalist ressamların Osmanlıda günlük hayat tablolarındaki görüntüleri çok andırıyor ya da bazı oryantalist yazarların cümlelerini..
Babaanne ile gittiği hamamdaki anlatım örneğin..
Güzel başlayan hayat,I.Dünya Savaşı'nın çıkışıyla değişir..
Önce amcası askere alınır..
Sonra babası..
İkisi de şehit olur..
dede çok önce ölmüştür..
Erkeksiz kalan evlerinde bütün çalışanlara yol verilir..
Babadan kalan şehit maaşı,o savaş günlerinde, birkaç avuç kuru üzüm almaya yetmektedir..
(Annesi kocasının ilk maaşını oğluna çerez almakla değerlendirdiği için azar işitmiştir görevliden)..
Zaten bir daha da maaş almaya gitmez,İrfan'ı gönderir ikinciye..
Küçücük İrfan'ı da maaş alma kuyruğunda yaşlı bir adam taciz edince,maaş evrakını bırakıp eve kaçar,bir daha o maaş kuyruğuna hiç girmezler..
Anne ve babaanne ellerindekini satarak geçenirler bir süre..
Bu arada İstanbul'un ünlü yangınlarında evleri yanar..
Yanan sadece evleri olmamış,annesinin para ve mücevherlerini sakladığı küçük sandığı da kül olmuştur..
Annesinin deyimiyle "Her şeylerini kaybetmişlerdir."
Bu arada dul babaanne kendisine talip olan zengin bir adamla evlenmiştir..
O adamın evlerinden birine sığınırlar..
Anne dikiş dikmeye başlar..
Bu arada savaş yıllarının giderek güçleşen koşullarında çocuklarını bir bakımevine vermek zorunda kalır..
Bir süre sonra çocuklarını almaya güç bulur ama güzel günler daha uzaktadır..
Babaannenin evlendiği adam ölmüş ama mirasından ona hiçbir şey bırakmamıştır..
Sadece oturdukları evde kaldıkları müddetçe kira vermeyeceklerdir..
Bir ahbaplarının delaletiyle Kuleli Askeri Okulu'na kardeşi ile birlikte girmeyi başarır..
Kardeşi askeri tıbbiyeye yönelir kendisi ise önce piyade sınıfına ayrılır sonra ise ihtiyaç görüldüğü için havacılar arasına katılır..
Pilot teğmen olarak tayin olduğu Eskişehir'de annesi ve babaannesini de yanına alır..
Küçük kız kardeşi Muazzez büyümüş,bir hariciyeciyle evlenip Ankara'ya gitmiştir..
Kardeşi Mehmet evlenmiştir..
Durumları oldukça düzelmiştir artık..
Ancak annesinin ruh sağlığında bozulmalar başlamıştır..
Öyle ki sonunda bir kriz geçiren kadıncağız Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne yatırılır..
Görmek için gittiğinde göstermezler..
Yapabileceği tek şey özel odaya aldırmak olur..
Bunun için gördüğü aşağılayıcı muameleyi de üzülerek hatırlar..
Bir sonraki ziyaret gününde annesini görür ama annesi zihnen ondan çok uzaklardadır artık..
Kısa süre sonra da vefat eder zaten..
Kendisi yine Eskişehir'de görevde olduğu için cenazeye yetişemez..
kardeşi Mehmet annelerinin başında bulunur..
Törenden sonra da onu "güneşe,şefkatlı yağmura ve bundan böyle sonsuza dek sürecek olan gecelere bırakıp ayrılır."
babalarını Çanakkale'de bilinmeyen bir yol kenarında şehit vermiş,annelerini de onca eziyetle geçen yıllardan sonra çok sevdiği İstanbul'da doğayla baş başa bırakmışlardır..
İrfan Orga'nın cümleleri burada bitiyor..
Bundan sonra oğlu teş Orga'nın yazdığı Sonsözler var..
Eksik kalanları ondan okuyoruz..
Özellikle İngiltere yıllarını..
Türkiye'de iken yoksulluk ve yoksunluklarla geçen hayatı İngiltere'de de sürmüştür..
Hatta İrfan Orga,kendisinin lanetlendiğine inanmaktadır..
Ancak yaşamının sonlarına doğru durmları düzelir ama bu arada uğruna ülkesini,ailesini terk ettiği eşi kendisinden uzaklaşmış,hatta onu aldatmaya başlamıştır..
Oğlunun deyimiyle yüzü hiç gülmeyen İrfan Orga,sonunda 29 Kasım 1970'te,sabahın erken bir saatinde ölür..
62 yaşındadır..
Cenazesini Tür bayrağına sararlar.üzerine askerlik mesleğinden kalan son hatırası kılıcı uzatılmıştır..
Cesedinin yakılmasını vasiyet etmiştir..
Küllerinin bir kısmını son yıllarını severek yaşadığı evlerinin çevresinde rüzgara savuran oğlu,kalanını da dört yıl sonra ölen annesiyle birlikte gömer..
Şimdi 76 yaşında olan Ateş Orga müzik alanında uzman bir akademisyen ve müzik eleştirmeni olarak kısa bir süre ülkemizde de çalışmış,sonra yine İngiltere'ye dönmüştür..
Hayatın bazen nasıl rüzgarın önüne katıp savurduğu hayatlarla dolu olduğunu okuduğum hüzünlü bir hikaye oldu bu kitap..
Bu sayede
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder