8 Ekim 2019 Salı
Doğu Anadolu Postası-XVI
Eğin-II
Apçağa Köyü, TA-TU-TA ve Turizm Gönüllüsü Latif Bey
Eğin'de ilk sabahımızda önce Karanlık Kanyon'da tekne gezisine çıktık..
Sağanak yağmurda..
Tepemizde gök gürler,şimşekler çakarken..
Ama kanyonun güzelliği de nefesimizi kesmişken..
Sonra Taş Yol'a gittik..
Yapımı insan el emeği ile başlayıp 137 yılda ancak tamamlanabilen çileli yola..
Granit kaya bloklarının insan azmi ve kol gücü ile yavaş yavaş oyulmasının izlerini gördük..
Benzer bir insan emeğinin kayaları delmesi örneğini de Norveç'te,Bergen Şehrinde görmüştük..
Finiküler için onlarca taş işçisi alın terlerini kayalara akıtmışlardı..
Hepsinin fotoğraflarını da oraya yapılan müzede görmüştük..
Eğinli emektarların ise ne adını taşıyan bir plaket var ne adlarına açılan müze,ne da onları hatırlayan biri..
Nice sanatkar ve zanaatkarlarımız gibi, işlerini sessizce yapıp unutuluşun sonsuz bahçesinde yerlerinin almışlar onlar da..
Taş Yol'dan sonra istikamet Ali Demirsoy Doğa Tarihi Müzesi'ne..
Eğin ve civarından toplananların sergilendiği müzede yörenin taş,mineral,hayvan,bitkilerinden örnekler sergileniyor..
En çok dikkatimizi çekense,bu bölgenin eski bir deniz yatağı olması..
Fosiller arasında deniz dibinde bulunan canlıların izi var..
24 milyon yıl önce Anadolu ilk kez denizin üzerinden yükselmiş..
Kemaliye de 20 milyon yıl önce Çukurova üzerinden girip İran'a kadar uzanan bir denizin altından su üzerine çıkmış..
Kemaliye Hacı Ali Akın Meslek Yüksek Okulu bünyesinde bulunan müzenin içinde bir de fil iskeleti var..
Ankara Hayvanat Bahçesi'nin ünlü fili Mohini ölünce gömülmüş..
Yıllar sonra kemikleri çıkarılıp Kemaliye'de birleştirilmiş..
Çocukların çok ilgisini çekiyordur..
Saatler öğleyi gösterirken kafilemiz yine yola düştü..
Bu kez Apçağa Köyü'ne gideceğiz..
.
.
Köyün birden çok özelliği var..
İlki, Ahmet Kutsi Tecer'in babasının köyü olması ve ünlü "Orda Bir Köy Var Uzakta" şiirinin yazıldığı yer olması..
İkincisi,dünyada olduğu gibi, ülkemizde de örnekleri bulunan TA-TU-TA örneklerinden birinin burada bulunması..
Üçüncüsü, şu sıralar herkesin dilinde dolaşıp,görülesi köylerden olan Cumalıkızık gibi burasının da tarihî ve tabiî güzelliklerle dopdolu bir köy olması..
Daha ne olsun,yetmez mi?
Bu özelliklerin birine sahip olabilmek bile bir şans iken üçüne birden sahip şanslı ve çok şipşirin,yemyeşil bir köy..
Eğin'e de çok yakın, 5 kilometre..
TA-TU-TA'ya gelince..
Açılımı: ekolojik çiftliklerde TArım TUrizmi ve gönüllü işgücü TAkası..
Buğday Derneği'nin aracılığı ile ülkemizdeki bu tür 70 çiftlikte çalışılabiliyor..
katılımcılar,başvuru için 30 Avro,günlük olarak da 15 Avro ücret ödüyorlar..
karşılığında,kent yaşamının stresinden uzakta,doğal hayatın içinde,çalışarak;bedenen yorulurken zihnen dinlenip arınarak birkaç gün geçiriyor,tarım işçisi aileye de hem bedenen hem parasal olarak katkıda bulunmanın hazzını yaşıyorlar..
Burada da böyle bir çiftlik kurulmuş,tıkır tıkır işliyor..
Dut kurusu,altın çilek gibi ürünler işleniyor küçücük çiftlikte..
Bir aile de hem bu ürünü işliyor,hem gelen katılımcılara evlerini açıyor,hayatlarını onlarla paylaşıyor..
Ailenin reisi Latif Yalçıner de sabah bizi minibüsle otelden alan bey imiş..
Sonra kanyonda tekneyi kullanan..
Sonra çiftlikte,eşi ve annesi sofrayı hazırlar,öğle yemeğini servis etmeye hazırlanırken,bir köşede küçük semaverde çay demlemek için ateş yakan..
Başımızı nereye çevirsek onu görmüş ama kim olduğunu bilmediğimiz için biz çevreyle ilgilenmiştik..
Sonra öğrendik tabiî..
Girişimciliğine ve mütevazılığına da hayran olduk..
Ayrıca Eğin çarşısında bir dükkanı da varmış..
Yöresel ürünler satıyormuş..
Bir de yöresel etkinlik turları..
On parmağında on marifet yani..
Kendisini daha sonra dükkanında ziyaret edip hikayesini dinledim..
Ailenin tek erkek çocuğu olunca,babasının onu fazla okutmaya isteği olmamış,gitmesin diye..
Minibüsçülük işi böyle başlamış..
Turizm nedir bilmezken,Eğin'e gelenlerin hep hayranlıklarını belirtmeleri ile ilk kez dikkati uyanmış..
Daha sonra burayı tanıtmaları gerektiğini söyleyenlere kulak kabartmış..
Çekül Vakfı ile turizm üzerine eğilmiş..
Bu işi bizzat ele alıp,turizm fuarlarına katılmaya başlamış..
Turizm acentalarına tanıtım ilanları bırakmış,bizzat gidip görüşmüş birçoğu ile..
Sonra Ankara'dan bir turizm acentası,Kafe Tur, üç kişi göndereceğini,ilgilenip ilgilenemeyeceklerini sorunca,dünyalar onların olmuş..
İlk turistleri olan o üç kişiyi havaalanından karşılayıp getirmişler..
O kadar kendilerini bu işe adamışlar demek ki..
Misafirperverlik adına ne yapabilirlerse yapmışlar..
O üç talihli evlerine çok mutlu dönmüştür eminim..
Sonra gelenlerin sayısı olmuş sekiz..
Derken Eğin Turizmi başlamış..
Dönemin yöneticileri de bu konuya ciddiyetle eğilmişler..
En büyük şans ise merhum Recep Yazıcıoğlu'nun Erzincan'a vali olarak atanması elbette..
Eğin'in değerinin farkına varan vali, yöreyi ziyaret etmenin ötesine geçerek,bizzat tanıtım elemanı gibi çalışmıştı..
Hatılıyorum,rafting yaparkenki görüntülerini,daha kimseler ne olduğunu bilmezken..
Eğin kaymakamlık konağını da,yöreye gelen çevreyi daha iyi tanısın diyerek iki kilometre yakındaki Yuva Köyü'ne yaptırmış..
Böylece Eğin kaymakamı,ilçeye her gün köyden gelip gitmek durumunda kalmış..
(O köye de gittim sabah yürüyüşünde,kaymakam evini de gördüm..
Bu konuya daha sonra döneceğim..)
Latif Bey'i anlatmayı sürdüreyim..
Turizm faaliyetinin yanında duyduğu organik tarım ilgisin çekmiş bu kez de..
Sertifikalı tarım konusunu araştırmış,sertifikasını almış..
Dönemin yöneticilerinin hem desteğini almış,hem onlarla birlikte çalışmış..
Tabiî yöre halkından karşı çıkanlar olmamış değil..
"Çok mücadele verdik "dedi..
Ankara'dan bir diş hekimi olan,kendisi gibi Eğinli,Gülnur Gürler onu TA-TU-TA ile tanıştırmış..
2004 yılında bu işe de girmiş..
Annesi Aysel Teyze'yi de koordinatör yaparak..
Bu noktada katkılarını unutamadığı bir kişi de Fest Travel'den Faruk Pekin..
Ona iki defa mail göndermiş,davet etmiş..
Faruk Bey de gezginlerini toplayıp iki kere gelmiş..
O gelişleriyle ilgili yaşadığı bir aksiliği de anlattı..
"O zaman tek motor var nehirde gezdirmek için..
Aksilik ya,tam o anda bozuldu..
Yapacak usta da yok..
Faruk Bey'e durumu anlattım..
Bana sadece.'Sen halledersin !'deyip telefonu kapattı..
Sabaha kadar uyuyamadım..
Sabah olunca,balıkçılık yapan arkadaşa gidip,benim motoru bozuk tekneyi onun kayığının arkasına bağlamayı teklif ettim..
Kayığın benim motoru çekip çekmeyeceğini de bilemiyorum..
Neyse,ikisini birbirine bağladık..
Misafirler geldi,gezintiye başladık..
Benim içim pır pır ediyor..
Neyse ki,bir aksilik olmadı..
Gezinti akşama doğru başlamıştı..
Bir noktada güneşin batışı ile manzaranın büyüsüne kendini kaptıran misafirler alkışlamaya başladılar..
Bu otantik yolculuk için bizi tebrik ettiler..
Benim motoru balıkçı kayığının arkasına özellikle çektiğimi zannetmişler.."
Nereden nereye..
Artık yerli yabancı turizm tanıtımlarının gözdesi olan Eğin şöyle tanıtılıyor bugünlerde:
"Cennete Açılan Kapı"
(En son fotoğrafta,teknenin arkasında mavi tişörtlü olan Latif Bey,çizgili beyaz gömlekli rehber,lacivert gömlekliler minibüs şoförleri,arkada görülen 2002'de açılan çelik konstrüksiyonlu köprü,hepsinin gerisinden görünen ise Karanlık Kanyon..)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder