Şehitler Meydanı
Sabah Antep lezzetleriyle pek keyifli bir kahvaltı sonrasında kalan vaktimizde gezmeye devam ettik..
Yürüdüğüm yol bir meydana götürdü beni..
Adı Şehitler Meydanı..
I.Dünya Savaşı Cepheleri Şehitleri,Kurtuluş Savaşı Şehitleri,Kore Savaşı Şehitleri,Kıbrıs Savaşı Şehitleri,Güneydoğu şehitleri..
Kocaman bir alan çevresinde sıralanmış..
Yanı başında da yemyeşil bir park..
Hemen yakınında da bir müze..
6317 şehit pahasına..
Şehitler kanlı elbiseleri ile bu meydana defnedilmiş..
Bir kısmının kemikleri 1935'te Şehitler Anıtı'na götürülmüş..
Sonuçta..
Düşman Antep'e girememiştir..
Belki bu nedenle Gaziantep'te Türk bayrağı her yerde..
1895 salnamesine göre bu şehirde 21 medrese,27 ibtidai mektep(ilkokul),bir de Amerikan Koleji var..
2215 dokuma tezgahı var..
Evinde dokuma tezgahı bulunan 6500 hane mevcut..(her üç haneden biri)
2299 dükkan,4 bedesten,31 han bulunuyor..
Yurtdışına ürün ihraç ediliyor..
Evliya Çelebi şehri "Şehr-i Ayntab-ı Cihan"olarak tanımlamış..
"Dünyanın Gözbebeği Şehir Antep" ..
Bir de "keferesi bulunmayan şehir"demiş Evliya,seyahatnamesinde..
84.224 kişi Antep'te yaşıyor yine bu 1895 yılındaki salnameye göre..
Müslüman,Ermeni,Yahudi olmak üzere..
36 cami,57 mescit,21 medrese,7 dergah\tekke,5 kilise,1 havra inananlara hizmet veriyor..
1837'de İngiliz subay ve seyyah Chesney notlarında şunu yazmış:
"8 bin Türk,500 Ermeni evi var..
Halk pamuklu bez dokumasıyla meşgul.Kalesi,Halep Kalesi'ne benzer..Ayrıca köşker(yemenici),neccar(ağaç oymacı),demirci,kazancı,çulhacı,keçeci,nalbant,masmanacı(sabuncu),çiftçilikle uğraşmak yaygın"..
Şehitler Meydanı'nın hemen yanında bir bina dikkatimi çekti..
Şahinbey Millî Mücadele Müzesi..
Hemen girdim içeri..
Kimseler yoktu henüz..
Sabah onda benden başka gelen mi olur?
O tenhalıkta gezdim ben de..
İyi ki de gezmişim..
Antep'in "Gazi" unvanını nasıl da hak etmiş olduğunu ilk kez ve çok etkileyici bir şekilde öğrenmiş oldum böylece..
Henüz iki yıldır hizmet veren bir müze imiş..
İyi ki şimdi gitmiş,buradaki tarihten haberdar olmuşum..
Şehitler Meydanı'nda iki katlı eski bir Türk evi gibi başlıyor..
Sonra koridorlar sizi yer altına yönlendiriyor..
Böylece müzenin altından başlayan ve koca bir alana yayılan mağaralar dizisinin hikayesini görüyor,okuyor,izliyorsunuz..
O mağaralarda koca bir şehir halkının 10 ay süren kuşatma ve şehrin bombalarla tahrip edilmesi sırasında nasıl hayatta kalabildiğini..
Bir yandan şehri ve kendini nasıl savunabildiğini..
Bazı mağaraların ameliyathane haline getirildiğini,gönüllü doktorların burada hayatlar kurtardığını..
Bir yandan gerekli eşya imalatının devam ettirildiğini..
Yani şehrin zorunluluktan yer altında yaşamını sürdürdüğünü..
Kuşatma sebebiyle açlık baş gösterince,kayısı çekirdeğinin öğütülmesiyle elde edilen undan ekmek yapıldığını..
Ancak tatlı kayısı çekirdeği tükenince yerini alan acı çekirdeklerin unundan yapılan ekmekleri yiyenlerin zehirlendiğini,ölenler olduğunu..
Kısacası yaşayabilmek için herkesin elbirliğiyle mücadele ettiğini..
Ama bu arada yiğitçe direnişin de sürdüğünü..
Bu bombalara da "sahan bombası"denmiş..
Bir adı da "Özdemir Bombası"..
Kuvay-ı Milliye Komutanı Özdemir Bey'den dolayı..
Fransız Şark Orduları Komutanı General Gouroud,Londra Konferansı'nda şöyle der:
"Antep'in sukutunu(düştüğünü)görmek için Fransız ordusu 10 ay beklemek zorunda kaldı..Anadolu'da bin Antep var !"
Ya da asker sivil,kadın erkek,çocuk büyük herkesin kahramanlıklarını..
Örneğin bomba için gereken güherçileyi taşımak için çocuk büyük gönüllülere ihtiyaç olmuş..
Üç torba güherçile taşıyan çocuğa "aferin !",büyüğe "Allah razı olsun !"denilerek teşvik edilmişler..
Aferini alan çocuk,bir hevesle koşup yeniden dolu torbayla gelip ikinci aferini alabilmek için kendiyle yarışmaya girişmiş..
Bombaların yıktığı şehirde kopan gürültüye kadın ve çocukların çığlıkları da karışmış..
Fransız kumandanı haber göndermiş:
Kuvay-ı Milliye Komutanı Özdemir Bey cevap göndermiş:
"Kumandan Efendi,
Silahına sarılan Antep halkı alçalarak sizden af dileyeceğine,siperi altında kalarak ölmeyi kendisine büyük ve mukaddes bir şeref bilir.Antep'te canlı bir tek insan ve memlekette taş üstünde taş kaldıkça Fransız askeri buraya kat'i surette giremeyecektir !"
Fransız kuvvetlerinin Türk köylerine ettiği büyük eziyetler sonucu 13 Ocak 1920'de Boynooğlu Memik Ağa ve ünlü Karayılan baskınlarıyla düşmana büyük kayıplar verdirirler..
Bu başarılar halkın cesaretini arttırır ve
Karayılan'a güvenini..
Neticede Fransızlar yakıp yıktıkları Antep'e giremeden çekilip giderler..
10 ay süren kuşatma ve bombalamada şehit düşen 6317 kişi,yaralı ama yiğitçe direnen Antepliler de Gazi unvanını sonuna kadar hak ederler..
Bütün saygıyı da..
Müzeyi gezerken önce yalnızdım..
Sonra birkaç genç öğrenci geldi..
Sonra çarşı iznine çıkan birkaç asker..
Sonra akın akın kadınlar ve çocukları..
Hem de her yaştan..
Yaşlı olanları kızları ve torunlarıyla hem müzeyi geziyor,hem ağlayarak yaşananların kendilerini ne kadar duygulandırdığını anlatıyorlardı.Çok etkileyici bir görünümdü..
Halkın kendi millî müzesine olan bu ilgisini daha önce bu boyutlarda görmemiştim..
Gaziantep'te bu bilincin yaşaması beni çok sevindirdi..
Müzeyi bu kadar etkileyici bir şekilde hazırlayan,emeği geçen herkesi kutlamak
isterim..
Büyük bir övgüyü hak ediyorlar..
Özellikle mağaralardaki yeraltı direnişini anlatabilmek için dönem giysileriyle giydirilmiş mankenler ve dönemin her türlü araç gerecinin temin edilmesi müzeyi daha da canlı ve etkileyici kılmış..
İyi bir müzenin nasıl olması gerektiğine örnek teşkil ediyor..
Ve bize verilen vakit ne yazık ki sınırlı..
Üstelik daha sonra gördüm ki,Gaziantep bir müzeler
şehri..
Sadece müzeleri görebilmek için bile buraya gelinir..
Hem de ne caba..
Ben müzeden çıkıp kafileyle toplanma yerine dönerken (sabah saat 10.00'da)dükkanlarda beyran içenler masaları doldurmuştu..
Her yönden gelen baharat kokularını da unutmamak gerek ..
Zeugma Müzesine doğru giderken otobüs penceresinden gördüğümüz üzere Gaziantep Savunması ve Millî Mücadele Müzesi inşa ediliyormuş..
Dikkatimi çeken bir şey de Boynooğlu Holding tabelası oldu..
Antep Savunması'nda Araptar Baskını'nda yiğitliği ve fedakarlığı ile anılan Boynooğlu Memik Ağa'nın
torunları kurmuşlar anlaşılan..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder