ERZURUM-I
(Kongre Binası,Yakutiye Medresesi,Çifte Minareli Medrese,Ulu Cami)
Plaka:25
Nüfus:767.848
Rakım:1900
Havanın niye serin olduğu belli..
Neredeyse iki bin metredeyiz..
Erzurum'a girerken gözlerimi kocaman açıp şehri izliyorum..
Bu şehre ilk kez 39 sene önce gelmiştim..
Liseyi bitirip Atatürk Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü'nü kazandığımda..
Rahmetli babamla birlikte Doğu Ekspresi'ne binip gelmiştik..
Rahmetli annemi gözyaşları içinde bırakarak..
Önce kayıt işlemleri için..
Sonra beni yurda ve okula yerleştirmek için..
Evden ilk kez ayrılacak olmanın ve üniversite öğrencisi olmanın heyecanından başka bir şey düşünemeyen ben..
Kimbilir ne kadar tedirgin ve endişeli annemle babam..
Ama bana engel olmadılar..
İlk yıl Erzurum havasını soluyarak üniversiteye başladım..
Ertesi yıl ise endişelerini yatıştıramayan annemin isteğiyle Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ne nakledildim..
Dolayısıyla bu benim için ilk gençliğimin yaşandığı zamana da dönüş gibi olacak..
Erzurum'u bıraktığım gibi bulamayacağım belli..
Acaba tanıdık gelen bir şeyler çıkacak mı?
O nedenle gözlerimi kocaman açıp şehir içinde geçtiğimiz her yeri inceliyorum..
Bazı sokaklar ve apartmanlar gayet tanıdık..
Öğle yemeği molasında kafile cağ kebabına gömülmüşken ben de o süreyi çarşıyı dolaşarak değerlendirdim..
Benim geldiğim dönemde cağ kebabının varlığını hatırlamıyorum..
Ama şimdi her yer cağ kebabı yapan dükkan olmuş..
Birisi de bu kebabı icat etmiş olmakla övünüyor..
Bizim kafilemiz de o dükkanda yemeğe geçti zaten..
(Ne kadar ödediklerini sordum.Bir şişi 9 lira imiş.Diğer dükkanların camekanlarında tek şişi 6-7 lira yazıyordu..)
Çarşı içinde dolaşırken gördüm ki,orada da değişen çok bir şey yok..
Yine tek katlı dükkanlarda eski zanaatkarlar iş başında..
Demircisi,bakırcısı,oltu taşı işlemecisi,tahta eşya zanaatkarı,semavercisi dizi dizi..
Yine tezgahlar dolusu dut ,kayısı ,erik,üzüm ve vişne kurusu,sımışka denilen ince uzun ayçekirdeği ve diğer kuruyemişler..
Tabiî eskiden tezgahta değil çuvallarda olurdu..
O kadar değişiklik de olsun artık..
Lavaş fırınları,kadayıf dolması satıcıları(tanesi 2 lira),çalı fasulyesi tezgahları(kilosu 2 lira)..
Dört kocaman kavunu 10 liraya satmaya çalışan yerel satıcılar..
Fiyatlar çok makul..
Hatta bizim pazarlarla kıyaslanırsa ucuz..
Eski bir ahbabı uzun bir aradan sonra ilk bakışta tanımış olmanın memnuniyeti içindeyim..
Burası benim 39 yıl önce geldiğim,bir yıl boyunca sokaklarında dolaştığım,baharda diz boyu otların yeşerdiği kampüs yolunda kışın da diz boyu karlara gömüldüğüm,çatı saçaklarından en az bir metre uzunlukta buzdan mızraklar sarkan şehir..
Yalnız yöresel giysi ihrama bürünmüş hanımlar gitmiş,yerine kara çarşaflara bürünmüş hanımlar gelmiş..
Panoramik şehir turundan sonra Aziziye Tabyası'nın yolunu tutuyoruz..
Yani Toptepe'ye gidiyoruz..
Rehberimizin verdiği bilgiye göre tabya,askerin sığındığı,yiyip içtiği ileri savunma hattının adı..
Burasının inşası için gereken taşlar da eski bir kalenin bazalt taşlarının tek tek sökülerek ve elden ele geçirilerek buraya taşınmış..
1877'de 8 Kasım'ı 9 Kasım'a bağlayan gece ikide Rus ordusu bir baskınla 2. 3. kesimdeki yüzlerce askeri şehit eder..
Daha içeride,kuytuda kalan 1. kesimin kumandanı Yarbay Bahri Bey hemen askerine savunma tertibatı aldırır..
Gece yarısı top tüfek sesleri Erzurum'dan işitilir..
Minarelerden halka yardım çağrısı iletilince aralarında Nene Hatun'un da olduğu Erzurum halkı ellerinde balta,bıçak,keser ne bulduysa,askerimize yardıma koşar ve şiddetli bir çatışma başlar..
Bir yandan da Kapdan Mehmet Paşa kuvvetleriyle yetişir..Bu arada Bahri Bey yaralanır ama savunma hattında kalır,gitmez..İnançla ve hınçla saldıran halkla askerin arasında kalan düşman bozulur ve kaçar..
O gece 2300 kadar Rus askeri öldürülür..
Erzurum halkının da aralarında olduğu 1000 kişi de şehit olur..
Adı Erzurum müdafaasında simgeleşen Nene Hatun'un mezarı da burada ziyaretçileri karşılıyor..
22 Mayıs 1955'te vefat etmiş..
2000 metre yüksekteki tabyadan Erzurum'u ve bütün yurdu izliyor olanca tevazusuyla..
Şehirle tabya arasındaki mesafenin hayli fazla olduğunu da belirtmek gerek..
O günlerin dehşetini,şiddetini yansıtan şu dörtlük de Bekir Sıtkı Erdoğan'ın Erzurum Tabyaları şiirinden:
"Bir şimşek çakıyor, yine bir şimşek
Çakıyor Erzurum tabyalarından
Dizilmiş Nameler,Nineler tek tek
Bakıyor Erzurum tabyalarından."
Aziziye Tabyası ziyaretinden sonra tekrar şehir merkezine geldik..
İstikamet kongre binası..
Erzurum Kongresi'nin toplandığı binayı ziyaret edeceğiz..
Bu büyük mücadelenin 100.yılına denk gelmesi nedeniyle daha da heyecanlıyız..
Biraz da telaşlı..
Çünkü saat 15.00..
Daha görülecek çok şey ve az vakit var..
Burada 18.30'da hava kararıyor zira..
Bu nedenle koşturarak gezmeye devam..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder