10 Eylül 2019 Salı
Doğu Anadolu Postası-VIII
KARS'TAN DOĞUBEYAZIT'A
Ani
Sabah kahvaltı öncesi otelden şehre doğru yürüyüşe çıktım..
Bir saatlik yürüyüş boyunca şehri tanımaya çalıştım..
Kars'ın yeni tarafındayız..
Dolayısıyla tarihi binalar değil,apartman ve işyerleri mevcut yolumun üzerinde..
Bir de Kars Şehitliği..
1878 Osmanlı Rus Harbi'nden başlayarak bütün şehitlerine aynı mezarlıkta yer vermişler..
Çiçekler içinde,güzel,bakımlı..
Kapısı kilitli..
Dolayısıyla içine giremedim..
Kahvaltı sonrası sabah 08.00'da yola çıktık..
Rehberimiz sabah neşesi olarak,Hitit Döneminden beri kullanılan bir at arabası modelini burada sık sık göreceğimiz söyledi..
Nitekim az sonra da gördük..
Bizim yaşadığımız yerde de at arabası ve arabacısı var..
Geçimlerini taşımacılık yaparak kazanıyorlar..
Ancak Kars'taki gerçekten değişikti..
Atın arkasındaki araba bölümü küçük,iki kenarına küpeşte gibi oturmalıklar yapılmış ve ayakları koyabilmek için de ortada çukur bir bölüm..
Arabaların adı da ilginç:Volvo..
Biz bütün otobüs kafilesi camlara üşüşmüş onlara
bakarken,arabadakiler de bizim tuhaflığımıza bakıp eğlenmişlerdir..
Rehberimiz bilgi kırıntılarına devam ediyor..
Uzaktan görünen dağın adı Yahni Dağı..
Harakani'nin yaralandığı dağ..
Artık iyice yaklaştığımız Ermenistan'ın en yüksek dağının adı Alages Dağı..
Bugün Iğdır olarak bildiğimiz yerin eski adı Sürmeliçukuru..
Digor'un eski adı da Beşkilise..
Ani Antik Şehri'nin kalıntılarına geldik..
Girişte aynı isimde bir köy var..
Evlerin duvarları taştan,damları topraktan..
Çocukları ise gelenlere üzerlik tohumlarından yapılmış ,nazarlıklar,süsler satmaya çalışan sevimlilik,şirinlik muskaları..
Araçlar durur durmaz kapıların önünde birikip hep bir ağızdan konuşmaya başlıyorlar..
Biz sabah erken gittiğimiz için sayıları fazla değildi..
Sonra uykudan uyanan ufaklıklar da eklendi..
Epey bir çocuk kalabalığı oldular..
Gelen ziyaretçiler de hiçbirini kırmadı..
Satmaya çalıştıkları üzerlik süslerinden,annelerinin yapıp ellerine tutuşturduğu örgülerden satın aldılar..
Tabiî bu şirinlik muskalarından sonra asıl görmek istediğimiz noktaya geçtik..
Ani Şehri..
Tarihin derinliklerinde adı hep anılan,bir zamanların uygarlık örneği..
Adı Urartu yeraltı tanrıçası Anı'dan geliyor..
Rehberimiz doğru söylenişinin Anı olduğunu söyledi;ama ağız alışkanlığı berbat bir şey,,
11.yy.da Ani'de yaşayanların sayısı 100 bini buluyormuş..
Tarihin dört büyük antik kentinden biriymiş..
24 farklı uygarlığa ev sahipliği yapmış..
M.Ö.5 bin yılından beri şehir olarak mevcut..
Kırk kapılı şehir olarak da anılıyor,1001 kiliseli şehir olarak da..
Asıl önemli olansa 6400 km.lik eski İpek Yolu üzerinde olması..
Anadolu'yu fetheden Alparslan'ın Ani'yi fethedişi de 20 Haziran 1064'te olur..
Şehrin dış surlarında Horasan harcı görülüyor..
Antik şehre girdiğimiz kapının üzerinde aslan kabartması var..
Bu nedenle Aslanlı Kapı olarak anılıyor..
Yandaki duvarda ise Alparslan'ın adının geçtiği ilk metin..
Bir başka deyişle Türklerin Anadoludaki ilk kitabeleri..
Ayrıca şehir içinde ilk cami,Menuçehr Camisi bugün görülebiliyor..
Özellikle 99 basamaklı,üzerinde Bismillah yazısı okunan,aynı zamanda gözetleme kulesi işlevini gören sekizgen minaresi..
1072'de inşa edilen yapı Anadolu'daki ilk cami..
Yanıbaşında mezar taşları olduğuna göre haziresi mezarlık olarak kullanılmış..
Hemen yanında kırmızı siyah taştan İpek Yolu Köprüsü..
Arpaçay da aşağıdan ağır ağır akarak Ermenistan'la sınır çizgimiz olduğunu vurguluyor..
Coğrafya haritalarında dağların,akarsuların,göllerin sınır olarak gösterilmesini yerinde görünce konunun boyutu değişiyor,bakışımız farklılaşıyor..
Bunu bir gün önce Aktaş Gölü'nün kıyısından Gürcistan'a bakarken de yaşamıştık..
Yarın İran sınırına teğet geçerken de böyle olacak sanırım..
Haritadaki soyut çizgiler,renkler karşınızda somutlaşıyor,canlanıyor iken vatan kavramı da daha bir anlamlı bir ifadeye bürünüyor dilimizde..
Selçuklu Sarayı(Harabe),
Kral Aşot adına kilise(Bu kral Pakraduni Hanedanı'nın ilk kralı olarak 9.yy.'da burada hüküm sürmüş.Tabiî Abbasilerin hakim olduğu dönemde ve onların kontrolünde..
İki de oğlu varmış:Gagik veSinbad.Kardeşler arası taht mücadelesinde Gagik Ani'de kalmış.Sinbad ise Hatay'a kadar gitmiş.(
Bugün Hatay'daki Vakıflı Köyü ülkemizin tek Ermeni Köyü olarak biliniyor.),
Şimdi tek duvarı kalsa da Gürcü Kilisesi(O tek duvarın üzerinde de Hz.Meryem'in tasvir edildiği tablolar hâlâ görülebiliyor),
Havariler Kilisesi(Kervansaray),
Aziz Krikor Kilisesi(Şirli Kilise),
Polatkan Kilisesi,
Sadece dört sütun kalsa da Anadolu'da ilk Ateşgede(Mecusi Tapınağı),
Ani Katedrali (Azize meryem'e adınan bir yapı
ki, fetihten sonra Fethiye Camisine çevrilmiştir ve Alparslan ilk cuma namazını burada kılmıştır.)(Katedrali yaptıran da Kral Aşot'un oğlu Gagik'in karısı Kraliçe Katramide'dir;mimarı Ayasofya'nın kubbesini onaran Trdat'tır ve bugün
gelen herkesin gördüğü en büyük yapı budur),
Kurtarıcı Kilise bize verilen kırk dakika içinde koşa koşa gezdiğimiz yapı veya ören yerleriydi..
1575'te Kars Kalesi merkez üs haline gelince Ani kalesi ve tabiî şehri terkedilmiş..
16.yy.'da bir depremle yıkılmış
Zamanla bugünkü hazin görüntüsüne bürünmüş..
Oysa Kafkaslardan Anadolu'ya giriş kapısı hükmünde olan bu şehre kimler hakim olmamışlar ki..
Saka Türkleri,Sasaniler,Bagratlı Krallığı,Bizanslılar,Şeddatoğulları Beyliği,Ani Gürcü Atabeyleri,Harzemşahlar Devleti,İlhanlılar,Selçuklular,Karakoyunlular,Akkoyunlular,Osmanlı Devleti,40 yıllık Rus işgali dönemi ve Türkiye Cumhuriyeti..
Bir de Unesco Dünya Mirası..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder