Hamlet'i yan yana izledik.
Perde arasında biraz laflarken hikayesi de çıktı ortaya..
Adı Melahat imiş.
Yaşı da 80.(Henüz 73 yaşında olup da çorabını, kocaman göbeğinden dolayı kendisi eğilemediği için, yengeme giydiren ve şimdi Numune Hastanesi'nde kalça kırığı nedeniyle yatan amcamın kulaklarını çınlatıyorum !)
Bilet aldığı arkadaşı gelmeyince yalnız gelmek zorunda kalmış,ona biraz sitemliydi,bir de biletini balkon fiyatına alan yanımızdaki delikanlıya..."Bak şu açıkgöze!"deyip durdu.
O da DTCF'liymiş.Şaşırdık ve sevindik.O coğrafya bölümünden 1960'ta mezun olmuş,hemen askeri okullarda öğretmen olarak çalışmaya başlamış ve 1985'te binbaşı rütbebiyle emekli olmuş.
Ağabeyleri askermiş,kardeşi de askermiş.
Ailece askermişsiniz,deyince gülümsedi."Ben de babama :'Bak çocukların giderek akıllanıyor;biri piyade,ikincisi topçu,üçüncüsü öğretmen,sonuncusu mimar ve hepsi de asker !'diye takılırdım."dedi.
Ailenin bir tarafı Kütahya,bir tarafı Erzurum'dan gelmiş,yokluk yıllarında Ankara'da buluşmuş.
Zaten yüzündeki görmüş geçirmiş,otoriter öğretmen ifadesi, sohbetimize başlangıç cümlesini oluşturmuştu...
Hiç evlenmemiş,ailesi ile yaşarken önce babasını,sonra annesini,iki ağabeyini kaybetmiş.
Şimdi de yalnız yaşıyormuş.
Bu akşam da bir arkadaşıyla bu temsile geleceklermiş,arkadaşı gelemeyince kendisi gelmiş ve ilk perdede biraz şaşırmış.Neden,diye sordum.
"Niçin hiç konuşma yok,ne zaman konuşmaya başlayacaklar?"deyince de ben şaşırdım.
Balede zaten konuşma olmadığını,bir tek Hamlet'in ünlü "Olmak ya da olmamak!"repliğinin seslendirildiğini söyledim.
Şaşkınlığı arttı.
"Ben baleye mi gelmişim?Hamlet başlığını görünce gerisine dikkat etmemişim ki!"
Gülüştük.
Rahmetli anneciğini kaybedeli on iki sene olmuş ama "Geçen gün evde karşımdaki koltukta bana bakarak oturuyordu,hiç ölmemiş gibiydi!"derken içim sızladı.
Demek 80 yaşında da olsa yürekteki ayaz hep esiyor,nereye gitseniz kime yaklaşsanız ısınamıyorsunuz bir türlü ve dönüp dönüp anılarınıza sığınıyorsunuz sonunda..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder