Blagay Tekkesi ve Poçitel
Mostar'da geçen birkaç saatten sonra yine yola revan olduk..
Bu kez istikamet, Alperenler Tekkesi olarak da bilinen Blagay Tekkesi..
15.yüz yılda alperen olarak da bilinen dervişler tarafından kurulan dergah,bugüne dek pek çok tarikata ev sahipliği yapmış..
Osmanlı hakimiyetine dek geçen sürede ise,bölge halkını İslamiyet'e ısındırma gibi bir işlevi var elbette..
Gerisini her baharda henüz fethedilmemiş topraklara akınlara çıkan akıncılar,sonrasını da fütuhat seferleri tamamlıyor..
Bunu Tarık Buğra,Osmancık romanında pek güzel anlatır..
Yanıbaşında akan nehir kaynağına bitişik yapılan güzel bir Türk evi bu tekke binası..
Misafirhane,mutfak,ibadet odaları,abdesthane gibi çeşitli odalardan oluşan genişçe bir yapı,dervişleri asırlarca bağrında yaşatmış..
Bunların en ünlülerinden biri,bizim de 15.yüz yıl edebiyatında adını andığımız,menkıbeleriyle ünlü Sarı Saltık..
Küçük bir odada mezarı var,yanında da yol arkadaşlarından Şeyh Açıkbaş(Tabelada böyle yazıyor,rehberimiz de Aşık Paşa olarak andı)..
Hemen yanlarından akan turkuaz renkli suların çağıltısına eşlik eden huzur ahengi içinde sonsuzluk uykusundalar..
Saniyede 30 km. hızla kayaların içinden fışkıran Buna Nehrinin kaynağına yapılan tekkede medfun olan Sarı Saltuk'un Dobruca ve Ohrid'de de makamları var..Anadolu'da da..
Çok sayılıyor, seviliyor halk arasında..
Tıpkı Gül Baba gibi..
Horasan'dan 700 kişiyle gelen Sarı Saltuk
93 yıllık ömründe bu topraklarda yaşayanlara İslam'ı anlatmış..
Şimdi de her gün Müslim,gayrimüslim yüzlerce kişinin saygı içinde geldiği bir ziyaret makamı..
Babası namaz kılarken ona özenen bir küçüğün sevimli hali gibi hoş görüntüler de var..
Misafirhanede dolaplar dolusu seccade,havlu,tesbih,örtü mevcut..
Tekkeye getirilen hediyeler..
Hatira olarak bir tesbih aldım çıkarken..
Bir daha gelmek nasip olursa,bir Kur'an da ben getireyim inşallah..
İsteyenin içerde uzun uzun ibadet ettiği,isteyenin hemen kıyıdaki kafeteryada bir şeyler yiyip içtiği,kiminin küçük teknelerle turkuaz sularda gezindiği tekkedeki zamanımız da doldu ne yazık ki..
Şimdi yol üzerindeki, Poçitel'e gidiyoruz..
Evlerinin karakteristik yapısı nedeniyle Türk Köyü olarak bilinen küçük yerleşim yeri,anlatıldığı gibi..
Bembeyaz badanalı küçük şirin evleriyle Poçitel, Safranbolu,Beypazarı gibi hemen adını sayabileceğimiz Anadolu kasabalarından farksız..
Şişman İbrahim Ağa Camii ve kalesi görülesi yerlerinden..
Camiini ziyaret edemedik..
Balkanlarda önemli camilerin hepsine giriş ücreti konmuş ne yazık ki..
Biz de kapısının önünden geçip,kalenin dik bayırını tırmandık..
Kaleden hem Poçitel'in hem bütün ovanın manzarası gerçekten görülmeye değer
..
Arnavut kaldırıların üzerinde keçiler gibi sekmemize değdi doğrusu..
Yeşili,maviyi,beyazı doya doya seyrettik..
Sonra aynı taş döşeli dar yollardan kaymamaya çalışarak indik..
Mostar'da olduğu gibi burada da taşlar cilalı denecek ölçüde kaygan ve dolayısıyla tehlikeli..
Bizi bekleyen otobüslerin önüne geldiğimizde yol kenarındaki bir plaket ve yanına bırakılan çiçekler dikkatimi çekti..
Hemen orada yöresel ürünler satanlara sorduk..
Tahminimiz burada kaza geçirip vefat edenlerin anısına idi..
yanılmışız..
Bosna Savaşı sırasında öldürülen Hırvat'ların anısına imiş..
Herkes kendi şehidinin peşinde demek ki..
Artık istikamet Trebinje..
Bu Hersek kasabasında geceleyeceğiz..
Ama önce otele yerleşip,hemen yemek faslını hallederek Dubrovnik'te bir akşam üstü geçirmek için yola revan olacağız..
Olduk..
Ancak Bu Hırvat kasabasına gidemedik..
Hersek'ten Hırvatistan kapısına geldiğimizde pasaport işlemleri sistem arızası nedeniyle yapılamadı..
Her ihtimale karşı bir saat beklememiz de bir işe yaramadı..
Dolayısıyla boşu boşuna üç saat yitirip Konak Motel'de konaklamak üzere döndük..
Dubrovnik bir başka sefere artık..
Kısmet değilmiş şimdilik..
Fotoğraflarına bakarak avunalım o halde..
Rehberimiz de söz verdi..
Yarınki programımızda gezilecek olan kotor ve Budva,Dubrovnik'in küçük birer örneği imiş..
Göreceğiz..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder