10 Temmuz 2018 Salı

SOFYA..Balkan Yazıları..(2)

Sofya
30 Haziran 2018,Cumartesi
Sabah 06.45 itibariyle artık Bulgaristan'dayız..
'Balkanlardan gelen yağışlı hava,yine Balkanlarda..
Geceden beri de yağıp duruyor..
Neyseki yol boyu ayçiçeği tarlaları neşeli neşeli sarılarını parlatıyor..
Bir de yine yol boyu kumarhane reklamları..
Hem Türkçe hem kocaman parlak renklerde göz alıyor..
Biliyorduk..da,görünce yine de şaşırdık..
Rehberimiz anlattı..
Kıbrıs'tan getirilen çalışanlarla çok yoğun bir hazırlık dönemi geçiren kumarhane işletmecilerinin(bizimkiler)ciddi yatırımlar yaptığını,iyi de iş yaptıklarını(müşteriler de bizden)..
İş iştir..mi demek lazım..bilmem..
Ama her yerde Kiril harfleri görmeye başlamışken,kumarhane reklamlarında Türkçe görmek,insanı gülümsetiyor..
Bir de yöre isimleri..
Harmanlı..
Pınarcık..
Filibe..
Hem Kiril hem Latin harfleriyle yazılı tabelalar..
Bizden isimler..
Eski topraklar ne de olsa..

Sonunda Sofya'ya vardık..
Hemen panoramik şehir turu..
Neredeyse 20 sattir yoldayız ve uykusuzuz;ama yapacak bir şey yok..
Gezeceğiz..

Aziz Aleksander Nevski Kilisesi..
Osmanlıdan yani Türklerden kurtuluşun simgesi olarak 19.yüzyılda inşa edilmiş..










Soğan kubbeli Aziz Nicholas Kilisesi de öyle..Moskova'daki o meşhur soğan kubbeler örnek alınarak yapılmış..
Gelen ziyaretçiler için de bir dilek dilekçesi geleneği uydurmuşlar..
Kilisenin arka tarafında bir azizlerinin lahdinin yanında yığın yığın çeşitli milletlerden hatun,dirsek dirseğe dileklerini yazıp,okuyup üfleyerek hemen oradaki sandıklara atıyordu..
Lahitte yatan muhteremin ciddi mesaisi olmalı..
Her bir dileğe cevap vermek gerekecek çünkü..
Bir de rehberimiz demez mi,"Ben burada iki dilek tuttum,ikisi de oldu.."diye..
Hadi hurraa,otobüste ne kadar hatun varsa,biz de içerdeki kalabalığa karıştık..
Dileklerimizi yazdık,çizdik,imzaladık,Noel Baba Saint Nicholas gerçekleştirsin diye sandığa atıverdik..
Lahitte yattığı iddia edilen muhterem,ne de olsa bizim Anadolu'dan..
Dilekleri gerçekleştirmede bize öncelik tanıyacaktır..
Tabii panoramik Sofya  turu devam ediyor..
Arkeoloji Müzesi'nin önünden geçtik..
Bursa'daki Ulu Cami ile aynı mimari çizgide ve aynı yaşta imiş..
İlginç..

               
Sofya kocaman ve görkemli binalar ve bulvarla ilk göreni etkileyen bir şehir..
Eski adıyla Lenin Meydanı'ndan geçiyoruz..
Keza eski komünist Parti binasının önünden..
Ki şimdi Parlamento Binası imiş..

Ama beni asıl ilgilendiren,şehrin altında yatan antik kent oldu..
Bu Roma dönemi kentinin adı:Serdica..
Nereyi kazarlarsa bu antik kent ile ilgili kalıntılar bulunmuş..
Kimini yer altında kimini yer üstünde sergiliyorlar..


Bir bölümü  de bizden kalma tek cami (rehber öyle dedi)ve 1567 tarihli olan Hacı Seyfullah Camii'nin yanıbaşında..
Cemaatin ikindi namazı için toplanmaya başladığı vakitte oradan geçtik..
Vaktimiz olmadığı için içine şöyle bir göz atabildim ancak..
Memleketimizdeki Osmanlı dönemi camilerinin tipik bir örneği..
Böyle olunca da karşılıklı dostça gülümsüyoruz onunla..



Panoramik turun serbest saati geldi sonunda..
Rehberimiz bizi buranın  İstiklal Caddesi'nin başına getirip bıraktı..
Vitoşa Sokağı..
"Gidin gezin,bir saat sonra burada buluşalım!"
Başüstüne..
Caddeyi,aslında sokak demeliyim,baştan başa yürüdüm..
Bizdeki ana caddelerden farksız..
Görmek,görünmek isteyenler sokağı ve kafelerin sandalyelerini doldurmuş..
Bizdeki piyasa sokağı misali işte..
Böylece Sofya turu bitti..
Şimdi yine yola düşüp Üsküp'e doğru gideceğiz..
Öğleden sonra Üsküp'ü gezip,akşam yine bu topraklarda ilk uykumuzu uyuyacağız..

Yola çıkışımızdan bu yana 36 saat geçti..
Bedenlerimiz sıcak bir banyo ve uykunun dinlendiriciliğini öyle özlüyor ki..
Hoşçakal Sofya..
Bilgeliğin kenti..
Seni eski ve yaşlı,yeşil ve yoksul olarak;görkemli bulvarların ve binaların arasında çöpten yiyecek toplarken gördüğüm yaşlı insanlarınla hatırlayacağım daha çok..
Bulgaristan'ın toplam nüfusu 7 milyon imiş..
Para birimleri de Leva..
2 Leva 1 Avro ediyormuş..
Yol boyu gördüğüm kadarıyla da tarım ülkesi..
Ama Vitoşa Caddesi'nde üzerinde eski bir siyah kürkle çöpten yiyecek toplarken gördüğüm kadını ve elinde poşetiyle akşam yürüyüşüne çıkmış gibi yaparak çöp kovalarını gözetleyen yaşlı adamı unutamıyorum..
Sofya'yı hüzün kenti olarak hatırlayacağım kısacası..




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder