Stocholm'de Bir Batık Gemi:
Vasa
Pırıl pırıl bir sabahla güne uyandık..
Kahvaltı öncesi bir yürüyüşle şehri tanımaya çalıştım..
Aynı çaba içindeki başkalarını da görerek sevindim..
Stockholm Fotoğraf Etkinliği gibi bir etiketi sırtlarına yapıştıran çeşitli yaşlardan kadınlı erkekli gruplar, ilginç fotoğraf çekme telaşı ve yarışındaydılar..
Kahvaltı sonrası bizi yola çıkaran rehberimizin ilk adresi Vasa Müzesi oldu..
Turumuzun ektralarından biri..
Önceleri gitmesem de olur,diye düşünmüştüm..
İyi ki bu düşüncede ısrar etmemişim..
17. yy.'da,tam tarihiyle 1626-1628 'de inşa ettirilen kraliyet kalyonu Vasa..
Tamamlanıp da suya indirildiği 10 Ağustos 1628'de daha limanda iken batmış..
Bizim gittiğimiz gün de 18 Ağustos 2018 Cumartesi..
Tam 390 yıl önce..
Tesadüfe bak..
1956'da bu batığı kafasına takan Anders Franzen,
ilk kez yerini tespit etmiş..
24 Nisan 1961'de yüzeye çıkarılmış..
Tam 333 yıl sonra..
Dönemin İsveç Kralı Gustav II.Adolf'un
yaptırdığı gemi,İsveç'in kraliyet haşmetini ve savaş gücünü temsil edecektir..
Bu nedenle kraliyet soyunun adı olan Vasa ismi verilerek onurlandırılır..
İsveç'in o dönemdeki azılı düşmanı Polonya ile olası bir seferde kullanılacak,İsveç Kralı Adolf'un kuzeni Sigismond'a da haddi bildirilecektir..
Bu nedenle tam 64 top yerleştirilir gemiye,tabii kralın emriyle..
Topları yerleştirebilmek için de iki ek güverte inşa edilir..
Zavallı tayfalara yatacak yer olarak, iki top arası küçücük bölmede 7 kişi yatacak şekilde akıl almaz bir durum öngörülmüştür..
Haydi o da neysedir ama altı dar,üstü geniş,bütün yapım planlarına kral tarafından müdahale edilmiş gemi su üzerinde nasıl sabit kalacak,dengesini nasıl sağlayacaktır?
Sanıyorum bunun için kilisede uzun dualar etmiş,adaklar adamışlardır,gemi yapımcıları ile tayfaların karıları..
Fakat ne yazık ki,kader ağlarını örmüştür bir defa..
Daha ilk seferinde attığı selam toplarıyla dengesi bozulur..
Çünkü geminin yapımcısı Hollandalı Henric Hybertsson'un hazırladığı planlar,kral tarafından "Daha, daha !"diye diye bozulmuştur..
Dengeyi sağlaması için ambara konulan 120 tonluk taş yığını da safra olarak yeterli gelmez..
İlk darbeyi daha limandayken çıkan bir fırtına vurur..
Azıcık kendini toparlar ama,bir fırtına daha çıkar..
Bu sefer kurtulamayacaktır..
Deniz tanrıları onu kendi bağırlarına çekerler..
Tabii sadece gemiyi değil..
Gemi mürettebatından belki elliye yakın tayfayı da..
Gemide dönemin en güçlü toplarının yanında olağanüstü zengin işlemelerle yontulmuş heykeller de mevcuttur..
Ve bu sanat eseri niteliğinde olan,zengin renklerle boyalı ahşap heykellerin de hepsi kurtarılmış..
(Hatta bir camekanda o güzelim renklerin her biri ve nelerden elde edildikleri de sergileniyor)
Geminin tamamı da..
Hatta gemiyle batan ve kurtulamayan mürettebattan bazılarının kemikleri de..
Kıyıdakilerin feryatları arasında batar kraliyet kalyonu..
En çok feryat koparanlar tabii ki mürettebatın aileleridir..
Yüzlerce yıl süren bir suskunluk dönemi gelir ardından..
İsveç'in kanalizasyonunun boşaldığı kanalın dibinde süren bir suskunluk..
Gemi bulunduğu yerden çıkarılınca önce yüzyılların pisliği basınçlı sularla temizleniyor..
Sonra sürekli olarak ıslak tutuluyor..
Hatta deniz dibinden çıkarılması da aşama aşama oluyor..
Tahtaların değişin basınçla dağılmaması için..
1961'den itibaren, bu hazin olayın önemli tanığı ve kurbanı gemiyi koruma faaliyeti sürdürülmekte..
Zamanın tekniği ile polietilen glikol (PEG)ile doldurulan tahtalar zamana dirençli hale getirilmiş..
Yüzdürülerek şimdi müzenin olduğu adacığa getirilmiş..
Kocaman bir hangar yapılarak gemi ve bütün parçaları burada bir araya getirilmiş..
Heykeller dahil 14.000 parçadan söz ediliyor..
Bu nedenle dünyanın en büyük yap-bozu olarak tanımlanıyor..
Bir unvanı da dünyanın en eski ve tek parça halinde korunan tarihi gemisi olması..
Geminin bütün aksamı..
Süsünü oluşturan bütün oymalar,heykeller..
Mürettebatın eşyaları,kemikleri..
O felaket sırasında açılamayan 6 tane orijinal yelken..
Her çeşitten ip,halat..
Çivi..
Çeşitli ağırlıklar..
Şimdi aklıma gelmeyen geminin bütün alet edevatı..
Müzede sergileniyor..
Hatta kemikleri bulunan mürettebatın iskeleti giydirilerek fiziksel görüntülerinin nasıl olduğu da sergileniyor..
O kadar çok sergi var ve bize verilen zaman o kadar az ki..
Üzerinde çalışmaların sürdüğü gemi parçalarının bulunduğu atölyeleri de müzenin en alt katına yerleştirmişler..
Müzeyi gezmeden önce 20 dakika kadar süren bir dökümantasyonu izletiyorlar..
Çok güzel hazırlanan filmde geminin batışının canlandırılmasından sonra yeniden bulunuşu,su yüzüne çıkarılışı,temizlenişi,bir araya getirilişi ziyaretçiyi hiç sıkmadan anlatılıyor..
Tabii İngilizce alt yazılı..
Yanımda oturan Elif'in çevirisi ile kolayca anladım..
Koştura koştura geziyor,sonra inceleriz diye fotoğraf çekip,her şeyi görüntülemeye çalışıyoruz..
Yine de hiç uğrayamadığımız bölümler oldu..
İçimizi çektik ama yapacak bir şey yok..
Bu 69 metre uzunluğunda 52 metre yüksekliğindeki tarihi eserin yanında durma süremiz bitiverdi..
Çıktık..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder