7 Eylül 2018 Cuma

İsveç Norveç Danimarka-6

Norveç Fiyortlarında


Otelimiz bir göl kıyısında..
Akşam biraz yürüyüşe çıktım..
Bir bank konmuş suyun kıyısına..
Minik dalgalar ayaklarınızın ucuna şıpır şıpır dökülüyor..
Karşıda küçük sevimli adalar,üzerinde masal evi görünümünde evler..
Evlerin yemyeşil çimlerle örtülü bahçelerinin bitiminden itibaren orman başlıyor..
Birkaç ördek yüzüyor..
Kuşların akşam cıvıltısı duyuluyor..
İnsana huzur veren bir köşe işte böyle olmalı,dedirtiyor..
Akşamüstü sular kararana kadar oturdum orada..

Sabah da Elif'le birlikte gittik..
Saat çok erken olduğu için ortalık daha da sessizdi..
O güzelliği bu kez birlikte seyrettik..
Sonra hazırlandık..

Bugün fiyort gezimiz var..
Otobüsümüz bizi fiyort gezisine çıkacağımız noktaya getirdi..
Hamden Gudvagen'e..
Hareket saatine kadar biraz oyalandık..
Zaten gezginleri oyalamak için her şey var..
Kocaman bir mağaza..
İçinde Norveç'i ve kültürünü yansıtacak her şey..
Ren geyiğinden kutup çorabına,meşhur  Baltık mücevheri kehribarlara dek..

Ya da hemen kenarda küçük bir müze..
Tabii biz hemen oraya..
Yörenin nasıl geliştiğinden,kullanılan makinelerine,otantik bir Norveç oturma odasından,eski dönemin bir sınıfına dek kullanılan eşyalar veya fotoğrafları düzenlenmiş;
tabii alışveriş gibi olmazsa olmaz bir ayrıntı da unutulmamış ve küçük de olsa orada da bir satış bölümü oluşturulmuştu..

Sonra fiyortlara hareket saatimiz geldi..
Haydi hepimiz tekneye doluştuk..
Hava yağışlı değil ama çok serindi..
İçerde oturmaktansa biraz üşümeye karar verdik..
Yanımızda getirdiğimiz ne varsa yine sarındık..
Hazırlıksız olanlar titrediler..
14 Ağustos'ta resmen titriyorsunuz..
Bizim ülkemizde şu anda sıcaktan bayılıyor oysa insanlar..
Neyse Hintlisi,Çinlisi,bizim gibi Türkiyelisi, Avrupalısı birbirini hiç tanımayan insanlar yan yana sokularak kıyıların yeşilini,denizin lacivertini,göğün mavisini ama doyulmaz güzelliğini izleyerek ilerledik..
İki saat boyunca..
Her yer her şey tertemiz..
Akarsular,göller,tertemiz..
Golfstream akıntısının etkisiyle de iklim çok sert olmaz,ısı
kışın -5'in altına düşmezmiş..

 Zaten bu doğanın korunmuşluğu sayesinde  bir de Golfstream akıntısının etkisiyle Isley Adası'ndaki buğday çok kaliteli olmasıyla ve bu buğdaydan yapılan çok kaliteli viskiyle biliniyormuş..
Hatta Japonlar bu adadan mülk edinmiş,viski üretiyormuş..
İskoçlar da buna bozulunca viskiyi yıllandırma işini hemen adanın kıyısında bir gemiden yapmaya başlamışlar..
Şu anda dünyanın en kaliteli ve tabii pahalı viskisi ne İskoç ne başka bir şey,Japon viskisiymiş..!

Daha yüz yıl önce bağımsızlığını elde etmiş,çorak ve yoksul bir ülkenin,yemyeşil ve tertemiz doğası,ileri teknolojik altyapısı,tarımı ile bir refah ülkesine evrilmesinin öyküsü çok ilginç..
Sadece savaş görmemişler..
Savaşın ve işgalin yıkımını ve acısını yaşamamışlar..
Teknolojik olduk diye bütün yolları duble yol yapmaya kalkmamışlar..
Yollar dar,birçok yerde iki şerit hatta bazen tek şeride de düşüyormuş..
Çevreyi koruma adına daha geniş ve konforlu yollara özellikle geçit vermiyorlarmış..
Hatta iki şeritli yollarda da yolun ortasındaki sarı boyayı tırtıklı bir zemine uygulamışlar ki araç yerdeki etkiyi hissedip şoförü uyarsın,dalgınlaşan şoför hemen toparlansın..
Hatta tek şeritte de yol kıyısına beton bariyer yapılmış ki,araç başka bir araca değil bariyere çarpsın..
Ne ince ince düşünüşler..


(Fiyortlarda suyun derinliğinin 500 metreye ulaştığı bilgisi verilmişti..
Onun için koca transatlantikler kıyıya kadar sokulabiliyorlar..)

Bizim memleketimizde de var bunun benzerleri..
Ama eloğlu gibi bunu bir güzel organizasyon ve güzel bir tanıtımla sunamıyoruz insanlara..
Ya da tam tersi yok etmek için el birliğiyle çabalıyoruz..
Aklımda bu düşüncelerle gezintiyi bitirdik..
Başladığımız noktaya döndük..
Tekneyi kullanan genç mürettebatın hanım olanı gayet maharetle kıyıya yanaştı..
Halatlar bağlandı,kapak açıldı..
Çıktık..
Bizim oradaki işimiz bitti..
Haydi yine otobüslere..

Yolda rehberimiz mikrofonu alarak bizi oyalayacak ıvır zıvır bilgilere devam etti..
Yollarda aralıksız uzayan ormanlardaki ağaçlar ağırlıklı olarak kayın ve huş..
1400 metreye çıkınca yerini sarı çama bırakıyor..
Ve de tundra iklimine..
 Şu an bulunduğumuz topraklar Viking bölgesi..
Talan eden,yağmalayan anlamındaki vikirden geliyor..
Paganist iken Hıristiyanlığı kabul ediyorlar..
O dönemlerden kalma 20 kilise kalmış..
Meşeden yapılma..
Hepsi de kararmış..

İskandinav sözcüğünün kökündeki
skandi,tehlikeli,tekinsiz demekmiş..
Grönland,yeşil ülke..
İnsanlar gitsin,diye,özendirici olsun diye bu ad verilmiş..
Finlandiya,bin göller ilkesi demekmiş..
Bataklıkmış aslında..
19. asırda  yaşanan büyük kıtlıkta 1 milyon İsveçli ABD'ye göç etmiş..



Şimdinin refah ülkesi Norveç'te 6 kişinin (öğrenci anlamında sanırım)olduğu yere okul yapılıyormuş..
Tabii öğretmeni de atanıyormuş..
Zorunlulukmuş..
Bizde köy okullarını kapatıp,taşımalı eğitimi icat edenlerin kulakları çınlasın..

Bu arada tünellerin birinden çıkıp diğerine giriyoruz..
Bütün ülkeyi tünellerle birbirine bağlamışlar..
750 tünel varmış ülkede..
Şehirlerin de altı oyularak şehir içi trafiğine takılmadan çıkıp gitme imkanı yaratmışlar..
Bu tünellerin en uzunu 24,5 km. uzunluğundaki Laerdal Tüneli..
Biz de şimdi içindeyiz..
İnsanı biraz bunaltıyor doğrusu..
Yirmi dakika boyunca tünelin içinden gidiyorsunuz..


Bu nedenle sıkıntılı olanları rahatlatmak için 6 km.'de bir mavi bir ışıkla içeriyi rahatlatmaya çalışmışlar..
Böyle üç kere mavi ışıktan geçtik..
Çok bunalanlar için de küçük cepler konmuş..
Biraz daha rahatlıyor böylece bunalanlar..
Ama en iyisi bir an evvel gün ışığına çıkmak olmalı..
1995-2000 arası beş yılda biten tünel 110 milyon dolara mal olmuş..
Ve neyse ki ücretsiz..
Zaten sıkıntılı olan ortamı bir de geçiş ücretiyle germemişler..






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder