Oslo
Norveç'te ilk sabahımız başkent Oslo'da gemiden indikten sonra Vigeland Park ziyaretiyle başladı..
Vigeland'ın ilginç heykellerini hayranlıkla izleyip inceledik..
213 heykelden biri olan ve ayrı bir yerde sergilenen Monolit en ilginç olanıydı..
121 figürün iç içe geçtiği bu ünlü heykel aslında bir dikilitaş..
Anne,baba,çocuk figürleri sürekli tekrarlanıyor ve birbiri üzerine istiflenmiş olarak yükseliyor..
14 yılda bitirilen heykelin açılışından kısa süre önce Vigeland vefat etmiş..
Eskizlerini 1929'da çizmeye başlamış..
180 bin kişinin katıldığı bir törenle heykelin açılışı yapılmış..
1940'ta..
Ölmeden önce yaptığı işlerden biri de Nobel ödülünde takdim edilen madalyanın tasarımını yapmak olmuş..
Öğle vakti heykel parkından dönerken rehberimiz ıvır zıvır bilgilere devam ediyor..
11.yy.'da kurulan bu ülkenin kurucusu Kral Harald'dır..
Asırlar boyunca başkalarının yönetiminde yaşayan Norveç,ancak 1915'te bağımsız olabilir..
Avrupa'nın kasılıp kavrulduğu II.Dünya Savşı'nda,ünlü Norveçli ve Nobel ödüllü yazar Knut Hamsun,Nazi yanlısı demeçler verir..
Bir kız çocuğu bunun üzerine,yazarın bir kitabını evinin önüne bırakır..
Bu protestoyu gören Norveç halkı kıza katılır ve yazarın evinin önünde kendi kitaplarından bir küçük dağ oluşur..
Kendi halkı onun bu tutumunu affetmemiştir..
II.Dünya Savaşı'nın teğet geçtiği Norveçlilerin asıl savaşı yoksullukladır..
Bunu zaten Hamsun'un Açlık adlı eserinde okumuştuk,içimiz burkularak..
Sonra zengin petrol yatakları bulunur Baltık'ta..
Allah Norveç'e,"Yürü ya kulum "der,böylece..
Şimdi Oslo övünüyor,2005'te dünyanın en yaşanabilir şehri seçildiği için..
Artık eğitim ve sağlık giderleri bu ülkenin vatandaşlarına ücretsiz..
Kişi başı yıllık gelir 73 bin dolar..
Ama aynı zamanda Oslo dünyanın en pahalı şehirlerinden biri..
Bu durumda da göçmenlerin en çok gitmek isted
iği ve gittiği ülkelerden....
Pakistanlı ve en çok da Somalili göçmenler buraya doluşmuş..
Sokaklarda da pek çoğunu gördük zaten..
Hele Merkez Gar'ın önünde bekleyen taksi şoförlerinin neredeyse hepsi Somalili'ydi..
Zaten Norveç dediğin ülkenin nüfusu 5 milyon..
Danimarka'nın nüfusu da öyle,o da 5 milyon..
İsveç biraz yüksek,10 milyon nüfusu var..
Üçünü toplasan ancak 20 milyon ediyor..
Bir Türkiye'nin dörtte biri yani..
O nedenle ne yapsak da vatandaşlarımızı daha rahat ettirsek demeleri çok değil..
Mesela trafik ışıkları çift..
Rehberimiz söyleyince fark ettik,kırmızı ışıklar çift,alt altalar,böylece iki kez yanıyor..
Ki dalgınlıkla sokağa inen bir Norveçli ezilmesin,ülke nüfusu bir eksilmesin..
Üstelik adımını sokağın herhangi bir yerinde kaldırımdan aşağı attığında bütün arabalar saygıyla durduğu halde..
Şu an ülkemizde bulunan Suriyelileri göndersek ülkelerinin nüfusu bir anda ikiye katlanır..
O zaman nasıl bir refah ülkesi olurlar,görmek isterdim doğrusu..
.
Ülkenin geçim kaynaklarından biri de balıkçılık ve turizm endüstrisi..
Yaşadığımız orta Anadolu şehrine Norveç uskumrusu,somonu geldiğine göre bayağı iyiler demek ki..
Kıyı köşe,en ücra yerlere ulaşabiliyorlar..
Oslo'da birçok yerde alakalı alakasız fil resmi,heykeli,şişme balonu gördük..
Kaliyet ailesinin simgesiymiş..
İspanya'dan kovulan Museviler,Norveç'e gelince zamanın kralına gümüş bir fil heykelciği hediye etmişler..
O da bunu sembol etmiş anlaşılan..
Norveç'te dikkatimi çeken bir şey de adım başı ve çok lüks kehribardan yapılmış mücevher dükkanlarıydı..
Meğer Baltık Denizi'nden çıkarılan kehribar da bu ülkenin simgelerindenmiş ve de çok pahalıymış..
Sarı kehribar 30 bin,beyaz olanı ise 1 milyon yaşındaymış..
Onun için vitrindeki kehribarlara saygı ve huşu ile bakıyorlar demek ki..
Norveç'in simgelerinden biri de ünlü Çığlık tablosu ve ressamı Munch elbette..
Tablonun hikayesi şöyle:
1893'te Endonezya'da bir yanardağ patlaması gerçekleşir..
Havaya püsküren lavların partikülleri bir sene sonra Norveç'e ulaşır..
Gün batımını kırmızıya boyayan bu partikülleri bir fiyort gezisinde iki arkadaşıyla izleyen Munch o kadar etkilenir ki,bu duruma 'doğanın sessiz çığlığı' nitelemesini yakıştırır..
Yakıştırmakla kalmaz dört farklı resmini yapar bu görünümün..
Şimdi bu tablo dünyanın en pahalı ve ünlü tablolarından biri..
Rehberimiz bizi şehir meydanına getirdi,birkaç binayı gösterdi ve serbest bıraktı..
Ancak vakit bir müze gezecek kadar çok değildi..
Biraz gezindik..
Osloluların sıradan bir öğleden sonrayı nasıl geçirdiklerini sokaklarda izledik..
Gözümüz herkesin sarışın ve güzel ve boylu poslu şahane yaratıklar olmasına çok alıştı artık..
Ama ne kadar çok çingene olduğu da dikkatimizi çekmedi değil..
Çingene kadınlar açık açık dileniyor,erkekleri de sigara içerek onları kayıtsız bir ifade ile izliyorlardı..
Oslo'nun kendi yoksul ve dilencileri de sokaklardaydı elbette..
Örneğin yaşlı bir dilenci hiç konuşmadan gülümseyerek bekliyor,önüne atılan paralara sessizce teşekkür ediyordu..
Bir delikanlı.derdini bir kartona yazarak dileniyordu.İki gün önce de Kopenhag'da yoksul ve ihtiyaç sahibi oldukları belli epeyce insanı gar binası önünde görmüştüm..
Yani herkes o yıllık 73 bin dolardan nasibini almıyor ve her şey o kadar da gül gülistan değil..
Ayaklarımız yorulunca kraliyet sarayının bahçesinde otururuz,diye o tarafa yöneldik..
Ancak saraya gitmeden bizi müzik sesleri durdurdu..
Oslo Üniversitesi yolumuzun üzerindeydi ve galiba ciddi bir etkinlik için prova yapılıyordu..
Tam biz oradan geçerken Carmina Burana'yı dev bir orkestra çalmaya başlamaz mı?
Koca bir koro da seslendiriyor..
Üniversitenin senfoni orkestrasıymış..
Kral beklesin,deyip üniversite bahçesinde bir banka oturduk..
Bizim gibi meraklıları doldurmuş meydanı..
Keyifle provaları izledik..
Sonra beklenen konuklar geldi..
Oslo Belediye Başkanı olan hanım,üniversite rektörü hanım ve bütün öğretim üyeleri,öğrenci başkanı güzel ve zarif Sara yerlerini aldılar..
Konuşmalar yapıldı..
Meydanı da bir örnek tişörtli gençler doldurdu..
Tam igne atsan yere düşmez,durumundayız..
Güneş tepede..
Ancak kimsenin kıpırdamaya niyeti yok..
Sebebini biliyoruz..
İskandinavlar etkinlik severler..
Bir de Norveç'te o kadar yağmur yağıyor ki,güneşli havayı gören meydanlara açılıyor..
Şansımıza bizim de ilk Norveç günümüz güneşli..
Üstelik az sonra bir klasik eser önümüzde canlı icra edilecek..
Kaçırır mıyız?
Kaçırmadık..
Carmina Burana'yı üç kere provada dinlemiştik,bir de asıl konserde dinledik,ağzımız kulaklarımızda..
Konser bitti,herkes gitti..
Biz de kraliyet sarayının yokuşuna yöneldik..
Orada da işçiler önceki gece saray bahçesinde verilen filarmoni orkestrasının konserinin ardından ortalığı topluyorlardı..
Sarayın içine girilmiyor..
Bahçesi ise 24 saat halka açık..
Dönümlerce genişlikteki yemyeşil bahçesini dolaştık..
Kadınlı erkekli ciddi kraliyet nöbetçilerini izledik..
Sonra buluşma yerine yürüdük..
Norveç'te ilk günümüz keyifli geçti doğrusu..
Dinlenmeyi hak ettik
Dönüş yolunda rehberimiz ıvır zıvır bilgilere devam ediyor..
Üniversitenin hemen aşağısındaki Tiyatro Müzesi'nin geçmişi 1641 tarihine dek gidiyormuş..
zaten Elif yorulunca o tarafa gidip görmüştüm..
Hatta biraz daha aşağıya kadar inip Opera binasının çatısına da çıkmıştım bugün..
O efsanevi beyaz Carrera mermerlerinin..
Gerçekten de sararmışlar..
Devasa binanın hemen arkası da dev vinçlerin dikildiği daha da devasa inşaat alanları..
Oslo'nun bir tarafı yüzlerce yıllık eski ama bakımlı binalarla doluyken hemen yanı başında da modern ve çok katlı binalarla günümüzün çağdaş şehri anlamını yakalamaya çalışıyor..
Ancak opera binasını beğenmediğimi söylemeliyim..
Daha güzel bir tasarım olmalıydı bence..
Harcanan 2 milyon dolar yerini bulmamış fikrimce..
Sadece çatısına çıkıp Oslo'yu,limanı kuşbakışı izleme işine yarıyor gibi duruyor..
Bir de çatıda dolaşan fiyakalı kuğunun herkesin sevgilisi olmasına..
Hemen yanı başında denizin içine de camdan bir gemi maketi koymuşlar..
Güneşin altında ışıl ışıl yanıyor..
İsveç Norveç Danimarka ortak karar almışlar,2025'e kadar benzinli otomobilleri yasaklayacaklarmış..
Darısı bize diyeceğim;ama olmayacak bir dua olacak..
Sahilde 9 kilometrelik spor alanı yapmışlar..
Bu spor alanının bazı yerlerine küçük kulübeler yerleştirmişler..
Her kulübede kentin tarihi ve kültürü ile ilgili minik bilgi köşeleri hazırlamışlar..
Böylece gençler,aileler kentin geçmişi üzerine bilgilendiriliyor..
Bir nevi mini kent müzeleri..
İyi fikir..
Daha önce söyledim ya,5 milyonluk nüfus ve yüksek refah seviyesi olunca,yöneticiler 'halkıma nasıl daha faydalı olurum' meselesine kafayı takmış durumdalar..
Yol boyunca geçtiğimiz benziklerde kelimelerin başında bir KRO var..
Rehberimiz açıkladı..
Kro,motel,han anlamındaymış..
Biz de kendi kromuza gidiyoruz..
Thon Hotel Oslofjord..
Yalnız başında kro yok tabii..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder