4 Eylül 2018 Salı

İsveç Norveç Danimarka-1

Danimarka

Rehberimiz bizi Kopenhag Havaalanı'ndan
teslim aldı..
Bekleyen otobüse bindirdi,gezi boyunca hiç bırakmayacağı mikrofonu aldı,kendini tanıttı..
Bilgilendirmeye de başladı..
"42 kilometrekarelik bir ülkedeyiz..
406 adadan oluşuyor ve bu adaların % 70'inde yerleşim var..
Kişi başı yıllık gelir 62 bin dolar..
Gelir durumuna göre kilise vergisi de alınıyor..
Moersk ve Carlsberg iki büyük müteşebbis..
Bunlardan Carlsberg Vakfı, ünlü küçük deniz kızını yaptırmış..
800 bin nüfuslu bir şehir Kopenhag..
Bizdeki orta büyüklükte illerden biri ancak yani..
Hatta bazı ilçelerden küçük bile..
İsveçle birlikte Danimarka farmakolojide öncüler ve bundan çok iyi kazanıyorlar..
(Hele İsveç yönetiminin kararı ile,gelen Asyalı veya Afrikalı göçmenlerin yollandığı 2000 kilometre kuzeydeki toplama kamplarıyla ilaç denekleri de ellerinde hazır ve pek çok yeni ilaç denenmeye başladı demektir.İnsan hakları konusunda dünyaya parmak sallayan İsveç'in kendisini eleştirmeye hiç niyeti yok elbette.)
Danimarkanın bir öncülüğü de mimarlık..
Danish style olarak bilinen bir tasarım var:Sade,işlevsel,estetik ve ruhsuz..diye de tanımlanıyor..
Parlamentosunda 179 milletvekili var..
yasama,yürütme ve yargı burada icra ediliyor..
Parlamentonun otoparkında da neredeyse aynı sayıda bisiklet var.."

Bu arada panoramik şehir turumuz başladı çoktan..
Rehberimizin anlatımı da..


Bu arada Danimarka'da devlet her şeye karışıp karar verici durumunda imiş..
Örneğin ev sahipleri kiralanabilecek durumdaki evlerini en fazla 6 ay boş tutabilirmiş..
6 ay içinde kiralanamayan mülk için belediye hemen ev sahibine bir bildirim gönderir,ya evini kiraya vermesini ya da bunun kendi marifetleriyle yapılacağını ifade edermiş..

1905'te yapılan belediye binası,Sienna'dakinin bir kopyasıymış..
Bahçenin bir köşesine ünlü masal yazarı Andersen'in,bir köşesine de lir çalan bir kadın heykeli konmuş..
(Bu arada Andersen önceleri oyun yazarı iken dikiş tutturamayınca masal yazmaya başlayarak hayatının en doğru kararını vermiş..)
Belediye binasını geçer geçmez de Avrupa'nın en büyük alışveriş caddesi başlıyormuş..
Yazın günde 80 bin,kışın da 48 bin kişi bu caddede yürüyormuş..
(Bu bilgiler istatistik delisi İskandinav
yönetimlerinin verileriymiş..
 Avrupa da olsa belediye kazıları burada da var çok şükür..
Belediye binasının hemen önünden başlayan metro kazıları şehrin birçok yerinde önümüze çıktı..

Bu arada daldan dala konan rehberimiz ekliyor:
"Danimarka'da et yenir,
Norveç'te balık,
İsveç'te ise av eti.."

Daldan dala konmaya devam..
Danimarka Üniversitesi'nde Türkoloji Kürsüsü varmış..
Öyle de olması gerekir zaten,Göktürk Kitabeleri'ni çözümleyen bilgin Thomsen buralıydı zira..
1794'te yanan saray şimdi Parlamento Binası,karşısı borsa binası..
Yol üstündeki heykel, Viking halkını Hıristiyanlaştıran azize Absolan'ın..
Heykelin altındaki balık da Baltık Denizi'nin simgesi ringa balığı..
(Kuzey ülkeleri edebiyatlarında ne çok karşımıza çıkar bu balık..)

Danimarka da Hansa birliğine dahil..
Yani eski çağlardaki Alman tüccar dayanışmasına..
Ticarethanelerinin tipik bir mimarisi var,diğer ülkelerde de karşımıza çıkan..
Bu Hansa Birliği biraz bizim Ahi Teşkilatına benziyor;ama bizimki daha adil elbette..

Ameliaborg Sarayı yani kışlık saraya geldik bu arada..
Kraliyet ailesinin kışlık sarayına yani..
Nöbet bekleyen askerlerden ve birkaç turistten başka kimse yok..
Haliyle tabii,sarayın damında da bayrak yok..
Aile şimdi yazlık sarayda ..
İlginç olanı şu ki,sarayın önünden,bahçesinden gelip geçmekte hiçbir sınırlama yok..
Mahalle konağının bahçesinden geçer gibi  giriyorsunuz bahçeye..
Hatta bizim mahalle konaklarının bahçelerinin duvarları vardır,burada ise bahçe duvarı filan yok..
Sarayın dışı avlu..ya da  daha doğru bir deyişle meydan..
Sarayın yanı başındaki kilise 200 yılda Alman mermeriyle inşa edilmiş ve Vatikan'daki Saint Peter Katedrali'nin aynısıymış..
Hemen yanındaki Opera binasının finansörü de Merck firmasıymış..
Magnatac Merck !..
Teşekkürler Merck !..
Operaseverler adına..
Şanslı Kopenhaglılar..

Kopenhag,tüccar limanı demekmiş..
Nyhaven da Yeni Liman
Zengin tüccarlar dünyanın dört bir köşesinde kazandıklarından ülkelerine güzel eserler kazandırmışlar..
Artık eskiyen Yeni Liman (Nyhaven) da otel,kafe,lokanta olmuş..
Güzel,canlı renklerle bezeli evlerin sıralandığı bir sokak..
Bir zamanlar tüccarların ,işçilerin telaşlı adımlarla dolaştığı yolları, şimdi dünyanın dört bir yanından gelen gezginlerin birbirine karışan ama birbirine benzemeyen lisanları kaplıyor..
Yan yana gelmeleri mümkün olamayacak kadar uzak memleketlerin halkları burada yan yana yürüyor,birbirimize yol veriyor,aynı dükkanlara dalıp çıkıyor,aynı otellerin komşu odalarında dinlenip,kahvaltı masalarında birbirimize gülümseyip, tabağımıza aldığımız yiyeceklere şaşırarak bakıyoruz..
(Oralarda alıştığım şeyleri bulur muyum,diye endişelenmeye gerek yok..Alıştığımız her şey var..
Denemek istediğimiz her şey de..)
Günün son durağı ünlü deniz kızı heykeli..
Güzel bir parkın denize kavuştuğu noktada bir kayaya iliştirilmiş..
Mahzun bakışlarını ufuklara dikmiş..
Beklediğinin asla gelmeyeceğini anlamış gibi..
Elindeki bez parçasına biraz sonra akacak olan gözyaşlarını silecek..
Bahtsızlığının kimse farkında değil..
Turist kalabalığının tek derdi fotoğraflarla burada olduğunu ispatlamak..
Her çeşitten tuhaf pozlarla yüzlerce flaş aynı anda yanıp sönüyor,farklı dillerle..
Başımız kel değil ya, biz de birkaç poz çektirip diğerlerini ve küçük deniz kızını izlemeye devam ediyoruz..
Küçük deniz kızı gerçekten küçük bir heykel,kara taştan yapıldığı için de o civardaki kalabalık olmasa hiç fark etmeden yanından geçip gidebilir insan..
Neyseki o kadar ünlü ki,görmemek imkansız..
O tarafa yürüyüp olaya dahil oluveriyorsunuz..
Hemen yanında da heykelin minik versiyonları,hediyelik standında..
Şimdi munis dalgaların yumuşacık yaladığı kıyıyı kışın hiddetli dalgalarında görmek isterdim doğrusu..
Zavallı küçük deniz kızını hırçın dalgalar ıslatırken..
Yüzündeki mahzunluğa,bir de üşümüşlük eklenir miydi acaba?
Elindeki minik bez parçasından başka sarınacak bir şey yok ki üzerinde?
Heykeltıraşı onu soyunuk tasvir etmiş..
Buz gibi sularda içini ısıtacak bir şeyi yok zavallının..
Sonunda kibritçi kız gibi hayalleri ile ısınır mı acaba?


Yorgunuz,yabancı bir ülkede olmanın şaşkınlığı  ve biraz da ürkekliği içindeyiz,artık dinlensek diyoruz ve otele doğru yollanıyoruz..







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder