14 Eylül 2018 Cuma

İsveç Norveç Danimarka-13

Sigtuna

Vasa Müzesi'nde bir batık geminin yüz yıllar sonra denizden çıkarılıp temizlenerek insanların ilgisine sunuluşunun örneğini ibret ve ilgiyle izledikten sonra yeniden otobüse doluşup bir sahil kasabasına gittik..

Malaren Gölü'nün kıyısındaki Sigtuna
Kasabası'na..
İsveç'in en eski yerleşim bölgesi imiş..
Bir belediye binası var..

Rehberimiz ortasından kule çıkan bina bu topraklarda belediye binasıdır,demişti..
Eh,o zaman küçük meydandaki bina da o olmalı..

Küçük binayı şimdi müzeye çevirmişler..
Bir odasında şimdi antika olan eski bir masa ve sandalyeleri dizmişler,duvarda da dantelli gömlekleriyle zamanın belediye başkanı ve meclis üyelerinin büyük boy portreleri..
Diğer tarafta da küçük bir hediyelik eşya dükkanı..

Avrupa'nın her yerinde olduğu gibi burada da şık,zarif,çekici,çeşitli hediyelik standları mevcut..
İşi daha da ilginçleştirerek,çalışanlara da dönem giysileri giydirmişler,daha da çekici köşeler oluşturmuşlar..

Benim asıl takdir ettiğim taraf da şu:
Çalışanlar çok nazik,kibar,işlerini sahiplenerek yapan insanlar..
Kimseyi bir kenarda elinde telefonla görmedim..
İşini küçümseyerek,gelenlere lalettayin göz atıp başından savanları görmedim..
Norveç'te Floyen Tepesi'nde iken gördüğüm, tuvalet temizleyen  genç,güzel ve güler yüzlü hanımı unutmuyorum mesela..

Yaptığı iş pek çoğumuzun beğenmediği,burun kıvırdığı veya zor bulduğu bir iş olmasına rağmen,gül bahçesinde çalışır gibi işini severek,titizlenerek;o sırada tuvaleti kullananlara saygısını ve güler yüzünü hiç eksik etmeden çalışıyordu..
Ya da bu kasabaya girmeden önce uğradığımız tarihi kilisenin arka bahçesindeki çakılları tırmıkla düzelten hanım güler yüzlü orta yaşlı hanım..
Kısacası herkes yaptığı işe önem vererek,kime hizmet ederse saygı duyarak çalışıyordu..
Bizde gördüğüm bir eksiklik bu..
Biz,ne yazık ki,yaptığımız işe sahip çıkmıyor,hizmet ettiğimize saygı duymuyoruz..

Bu düşüncelerle,Sigtuna'yı gezdik..
Tarihi kilisesini.
kilisenin hemen yanı başındaki Viking mezarlarını..
Aynı mezar taşları kasabanın çeşitli yerlerinde de mevcut ve özenle korunuyorlar..
Balkanlarda gördüğümüz tarihi Türk mezar taşları gibi,
bir süpürgeyle yan yana duvara dayalı,mahzun bakmıyorlar..
Küçük çarşısındaki manavını,mis kokan çiçekçisini,şarküterisini,vitrinleri güzel dekore edilmiş butiklerini;damları ot döşeli, eski ama güzel ,bakımlı,sevimli köy evlerinin yanı sıra şık,zarif ama gösterişten uzak villaların, dallarından sarkan kıpkırmızı elmalarla,şeftali,erik,armutlarla yüklü ağaçlarla,çiçeklerle süslü bahçelerinin sıralandığı dar sokaklarını gezdik,o elmalardan kopararak..
 Bahçelerin arasından,yemyeşil çimlerden yürüyerek göl kıyısına indik..
Sapsarı çiçekleriyle nilüferlerin su yüzeyini kapladığı göldeki ördekleri besledik..
Küçük meydandaki,"al götür,oku getir" kitaplığını inceledik..
Ayrıştırılmış çöp bidonları için  incelikle düşünülmüş kulübelerin işlevsel ve temiz oluşlarına bakıp iç geçirdik..
Sokakların temizliğine de..
Burada oturanlarsa evlerinin bahçelerinde sabah keyfi yapıyor,güneşleniyor veya köpeklerini gezdiriyorlardı..

     Hayat buradakilere çok güzel..      Bir  masal kitabının içinde geziniyor gibiyiz..





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder